1932

30 Temmuz-14 Ağustos 1932

X. Olimpiyadlar Los Angeles

 

Açılışı Yapan: Başkan Yardımcısı Charles Curtis

Katılan Ülke Sayısı :  37

Katılan Sporcu Sayısı: 1.408 (1.281 Erkek , 127 Bayan)

En Çok Madalya Kazananlar :

Istvan Pele                             (Macar-Jimnastik) 2A-2G Toplam 4

Giulio Gaudini              (İtalya-Eskrim)                3G-1B Toplam 4

Heikki Savolainen        (Fin.-Jimnastik)               1G-3B Toplam 4

Helene Madison           (ABD-Yüzme)                3A       Toplam 3

Romeo Neri                  (İtalya-Jimnastik)            3A       Toplam 3

 

Diğer 4 sporu 3’er altın ve 12 spocu 2’şer altın madalya kazandılar.

 

Yıl’ın Olayları

Dünya’nın bazı büyük ülkelerinde iç karışıklıklar yaşanırken, diğerleri birbirine giriyor ve öbür taraftan da , Almanya’nın ayrılmasına rağmen, 60 ülke silahsızlanma çalışmalarına katılıyorlardı. Almanya’da üst üste yapılan seçimlerde tam bir çoğunluk alamayan partiler, birbirleri ile anlaşıp hükümet kuramazken, Fransa’da solcu bir iktidar başa geçiyor, Çin’e saldırısından dolayı suçlanan Japonya’da başbakan bir cinayete kurban gidiyordu. Savaş tazminatı ödemeye zorlanan Almanya,borcunu ödemeyeceğini bildirmesine rağmen, Amerika bunun kabul etmeyeceğini duyuruyor, Yunanistan’da tekrara bir iktidar değişikliği oluyor ve Venizelos’un yerine Çaldaris’in kurduğu hükümet işbaşına geliyordu. Geçen Olimpiyadlar’da, yüzme dalında aldığı altın madalyalarla tanınan Amerikalı Johnny Weissmuller, ”Tarzan Maymun Adam” rolü ile beyaz perde seyircilerinin sevgilisi oluyordu.

 

Amerika’da başlayan ve tüm dünya’yı saran 1929 ekonomik krizi Türkiye’yi de etkilemişti.Hükümet,ekonomik engellerle savaşırken,gelişmeler de birbirini takip etti ve Ocak ayında İstanbul’da Yerebatan Camii’nde okunan ilk Türkçe Kur’an’dan sonra,Diyanet İşleri Ezan’ın Türkçe okunması konusunda talimat verdi.

 

Türkiye,Milletler Cemiyeti’ne katıldı,Amerikan Genel Kurmay Başkanı General McArthur,İstanbul ve Ankara’da Mustafa Kemal’i ziyaret etti.Keriman Halis , Dünya güzeli seçildi.

 

 

Amerika’da spor kavramı ve uygulaması,XIX. Yüzyıl’ın ortalarından beri gelişerek,artık sokaktaki adamın günlük yaşamı içine girmiş,okul ve kulüplerde yetişen kabiliyetli sporcular da,Olimpiyadlar’da büyük başarılar elde etmişlerdi.Amerika’nın tüm eyaletleri içinde,sporu zamanla gelişen Hollywood’un bir parçası olarak gören Kaliforniya,1920’lerin başından beri bir Olimpiyad yapma sevdasındaydı.

 

Kaliforniya ve Hollywood denince o zamanlar akla hemen Los Angeles kenti gelirdi.Ve,Los Angeles’de spor’un anlamı bir başkaydı.İklimin,yılın hemen her ayı ılık olması, bu kentin spora olan ilgisini de artırmış ve kentteki büyük üniversitelerde okuyan ve her sporda önde bulunan gençlerin başarıları bu kent sakinlerini bir Olimpiyad organizasyon için çoktan hazırlamıştı.

 

Bu durumu gören ve Olimpiyadlar’ın Los Angeles’e gelmesini isteyen bir avuç iş adamı ve kentin ileri gelenleri,I.Dünya Savaşı bitiminden hemen sonra bir komite kurarak,kendilerini bu uğurda çalışmaya vermişlerdi.

 

IOC, X.Olimpiyadlar’ın Los Angeles’ verdiği zaman,kent hemen hazırlığa başlamış ve Los Angeles’deki Oyunlar’ın , şimdiye dek yapılanların en iyisi olması için tüm maili kaynak ve imkanları araştırıp bulmuşlardı.Fakat,1929 Kasımın’daki büyük ekonomik kriz veya “Kara Perşembe”, Wall Street’in belini kırmakla kalmamış,tüm Amerika’da,ekonomik ve sosyal alanda,büyük bir çöküntüye de neden olmuştu.Bu kriz,sadece Amerika’yı etkisi altına almakla kalmamış,tüm dünya’da kendini göstermişti.

 

Sadece Amerika’da,çalışan toplam nüfusun %25’i olan 13 milyon kişi işsiz olarak dolaşır,ülke ekonomisindeki üretim %30 bir düşüş gösterirken pek çok büyük kuruluş kapılarını kapatmış ve pek çok banka iflas etmişti.Avrupa büyük bir sıkıntıya girerken,dünya’nın öbür ucundaki Japonya dahi,bütçe açığını kapatmak için borçlanma yolunu seçmişti.

 

Dünya’yı,kötü bir hastalık gibi saran bu duruma ilaveten,Los Angeles kenti pek çok ülke için,yol parası ve zaman bakımından ulaşılması epey zor bir yer olarak görülüyordu.

 

Ve,bu nedenle,dört yıl evvel Amsterdam’da 3.014 sporcu yarışırken ,Los Angeles’ ancak 1.408 sporcu katıldı.Dünya’daki ve ülkedeki tüm bu sıkıntılara rağmen,Los Angeles’li iş adamları,her spor için ayrı tesisler yaptıktan,sporcuların kalacakları ve ülkelerine döndüklerinde dillerinden düşüremeyecekleri “Olympic Village” gibi yapıtları ortaya çıkardıktan sonra,geriye kalan 1 milyon doları da Kaliforniya’da sporun gelişmesi için yetkililere verdiler.

 

Los Angeles’ın bu başarına bundan sonra Olimpiyad organize edecek hiçbir kent erişemeyecek,hemen hepsi açık verecek ve ancak 52 yıl sonra yine Los Angeles’de yapılacak olan Olimpiyadlar’da geriye büyük bir gelir kalacaktı.

 

Yabancı ülkelerden gelen erkek sporcular,Olimpiyad Köyü’nde ,İspanyol stili ve iklime göre yapılmış bungalowlar’da yemek dahil tüm masraflar karşılığı 2 dolar öderken,bayan atletler de Köy’e yakın otellerde aynı fiyata aynı imkanlara kavuştular.

 

Los Angeles’de pek çok dünya rekoru kırıldı,çok heyecanlı yarışmalar yapıldı ve yeni kabiliyetler ihtiyarları epey zorladılar.Ama,Oyunlar’ın mükemmel olması için ellerinden geleni yapan organizasyon komitesi,atletizm’de yıllar sonra dahi konuşulacak iki büyük hata yaptı.Los Angeles’de en çok konuşulan ve sonucu merak edilen yarışlar 100 ve 200 metre oldu.Dünya’nın en hızlı adamlarından Eddie Tolan ve Ralph Metcalphe,her iki yarışta da Amerika’yı temsil ettiler.Tolan,100 metre finalinde,Metcalfe’nin kıl payı farkla önünde altın madalya kazandı.Ama,Metcalfe 200 metrede çok daha dayanıklı bir atletti ve 1932 yılında,iki gün önce yapılan 100 metre finali hariç,hiçbir yarışı kaybetmemişti.

 

Finalde,ikinci kulvarda ve Tolan’ın önünde koşan Metcalfe’in ipi Tolan ve diğer Amerikalı George Simpson’un da ardından üçüncü olarak bitirmesi epey şaşkınlık yarattı.Ama,amatör bir fotoğrafçının,200 metre çıkış yerine bakan tribünlerden çektiği bir resim,iki gün sonra basında yayınlanınca,olay aydınlandı ve pistteki kulvar çizicilerin hatası ortaya çıktı.

 

İlk 100 metrede,stadın dönemecinde ve yarışın ikinci yarısında düzlükte koşacak atlerin aynı mesafeyi koşmaları için,çıkış yerinde aralıklarla konan başlama çizgilerin yanlış çizilmiş ve Metcalfe,yarışa 1 metre geriden başlamıştı.

 

 

Amerikalı Metcalfe, dönemeçli koşulan 200 metrede, kulvar çizgilerini yanlış ölçen yetkililerin kurbanı oldu.

 

Organizasyon Komitesi,hatasını düzeltmek için sadece özür dilemekle kalmadı,Metcalfe’e yarışın tekrarlanabileceğini de ifade etti.Fakat,bu büyük atlet,”Zaten,ilk üç sırayı biz aldık,ne fark eder”,diyerek, belki de kazanabileceği bir altın madalyayı,elindeki bronz’la değiştirmek istemedi.

 

İkinci büyük hata,3.000 metre steeple’da oldu.Koşu sırasında geçilecek engeller ve engelli su havuzunun konumu nedeniyle,yine ölçümde bir hata yapılmış ve atletler bir tur fazla koşarak 3.450 metre koşmuşlardı.İyi bir mesafe koşucusu olduğu kadar bu branşda da epey deneyimli olan Finli Volmari İso-Hollo, koşunun son turunda, rakipleri ile arasını açmış ve bitiş yeri olduğuna inandığı noktaya gelince karşısında göğüslenecek ip yerine,bir tur daha koşması gerektiğini gösteren ve üzerinde (1) yazan bir levha görmüştü.Yarışın heyecanı ile belki yanıldığını düşünen Iso-Hollo yarışa devam etmiş ve rakipleri ile arasını daha da açarak ipi 75 metre önde göğüslemişti.

 

Olay,kısa bir süre sonra ortaya çıkınca,ardından bir de problem getirdi.Iso-Hollo yarışın tümünde önde koşmuştu.Ama,normal bitimde ikinci olan Amerikalı Joseph McCluskey,ilave turda yorulmuş ve son düzlükte arkasındaki İngiliz Thomas Everson tarafından geçilmişti.Durum,Organizasyon Komitesi bakımından bir fiyasko idi.Ama,daha üç hafta önce 9.14.5 ile Amerikan Olimpiyad seçmelerinde birinci gelen McCluskey,gayet sportmence davranarak “Her yarışın bir tek sonu olur” dedi ve olay büyük bir skandal doğmadan kapatıldı.

 

 

Bayanlar 100 metrede Polonyalı Walasiewicz rahatlıkla birinci geldi.Ama,48 yıl sonra bir cinayete kurban gidince,morg’da erkek olduğu anlaşıldı.

 

Clarence “Buster” Crabbe,Amsterdam’da 400 ve 1.500 metre serbest yüzme finallerinde 4.ve 3. olan ,sıradan bir yüzücü idi.Ama,Los Angeles’deki 400 metre serbest finalinde,yarışın ilk yarısında iki boy geride olmasına rağmen son turda,önündeki Fransız yüzücüye,her kulaçda yaklaşması tüm seyircileri ayağa kaldırmış ve sonunda da Crabbe 1/10 saniyelik farkla Olimpiyad şampiyonu olmuştu.

 

Bu çekişme sonunda yeni bir Olimpiyad rekoru kıran Crabbe,basın’da ilk sayfalara çıkmış ve takım arkadaşları kadar tüm yüzücülerin en takdir ettiği kişi olmuştu.Gayet yakışıklı ve güleryüzü ile sempatik Crabbe,hemen Hollywood yıldız avcılarının aradığı genç oldu veWeissmuller’den boşalan Tarzan rolü için kontrata imzasını attı.

 

Yıllar sonra,bu olayı hatırlayan Crabbe “1/10 luk bir farkın sadece bir altın madalya değil,beklemediğim bir hayatı da getirmesine hala inanamıyorum” diyecekti.

 

Nurmi’nin Maraton koşmak için gelmesine rağmen,IOC tarafından,Avrupa’daki bazı yarışlarda para aldığı saptandığı için koşamadığı Los Angeles’de diğer Finliler bu boşluğu pek dolduramadılar ve Iso-Hollo’nun 3000 steeple’daki birinciliğine ilaveten sadece 5.000 metrede Lauri Lahtinen bir altın kazandı.

 

Aslında,Lahtinen’in birinci olduğu 5.000 metre finali 1932’nin her bakımdan hatırlanması gereken bir olayı olarak Olimpiyad tarihinin sayfalarında yer alacaktı.

 

Lauri Lahtinen,daha altı hafta önce 5.000 metrede yeni bir dünya rekoru kırmış ve Los Angeles’de de altın alması beklenen bir atletti.Ama,finalde Amerikalı Ralph Hill kendinden beklenmeyen bir form ve inatla,Lahtinen’in peşinden ayrılmadı.Son düzlükte ise,tüm stadı ayağa kaldıran bir atak yaparak,Finli’yi dış kulvardan geçmek istedi.Finli bunu fark edince,Hill’in önünü kesmek için,sağa kaçtı.Hill,açık bulunan iç kulvara geçmek isteyince, Finli bunu da önledi.Son 50 metredeki bu olay,seyircileri kızdırdı ve Finli,çok ufak bir farkla,birinci gelirken yuhalandı.

 

Seyircilerin bu haklı ve kızgın gösterisi devam edince,mikrofonda anonsları yapan Bill Henry,”Lütfen hatırlayalım,dostlarım.Bu insanlar bizim misafirlerimiz.”diyerek seyirciyi yatıştırdı.Amerikalı idarecilerin,haklı oldukları bu konuda Jüri’ye bir protesto vermelerini de Hill önledi.

 

Madalya almak için çağrılan atletlerden Lahtinen,şeref kürsüsüne,seyirciden hiçbir alkış veya yuhalama gelmeden çıktı.Hill kürsüye çıkınca,sanki yer yerinden oynadı.Lahtinen,Hill’i birincilik kürsüsüne davet edince,Hill bunu elinin tersi ile itti.

 

Los Angeles’de bütün bunlar olurken,Coubertin’in bunca yıldır Olimpiyadlar’a almadığı bayanlar pistte,atma ve atlamalarda seyircilere heyecanlı dakikalar yaşatıyorlar ve birbiri ardına rekorlar kırıyorlardı.

 

Ama,bayanlar arasında sivrilen,ufak tefek bir Amerikalı,Los Angeles’in kahramanı oldu.Kurallara göre üç yarışma ile sınırlanan 18 yaşındaki Mildred “Babe” Didrikson,sanki enerjisi bitmeyen bir dinamo gibi yarıştı.Mızrak atmada ve 80 engellide altın madalya kazanırken,hakemlerin kuralları çiğnemesi sonunda yüksek atlamada da bir gümüş kazandı.Aslında,Didrikson,iki buçuk saate sığan bir süre içinde 1932 Amerika Şampiyonası’nda katıldığı sekiz yarışmada beş birincilik almış ve diğerlerinde de topladığı puanlarla,takımını temsil eden tek atlet olmasına rağmen,takımının şampiyonluğunu sağlamıştı.

 

 

Amerikalı bayan atlet “Babe” Didrikson, (üstte) Olimpiyad takımında beş branşda katılma hakkına sahip olmasına rağmen, kurallara göre

ancak üç yarışmaya girebildi. Mızrak ve 80 metre engellide altın kazandı ve yüksek atlamada takım arkadaşı Jean Shiley (aşağıdaki resimde)

ile birlikte kırdıkları dünya rekoru’na rağmen,çıtayı aşarken başı önce geçtiğinden dolayı,hakemler tarafından ikinci ilan edildi.

 

 

Los Angeles’de güreşdeki büyük başarısı ile adı geçen İsveçli Ivar Johansson,82 kg serbestte altın madalya kazandıktan sonra,iki gün içinde 74kg’ya inerek katıldığı Greko-Romen’de de Olimpiyad şampiyonu oldu.

 

Dünya’nın en mükemmel sporcularının yarıştıkları sahanın dışında da,kimslerin haberi olmadan,bir centilmenlik yarışı yapılıyordu.Açılış Töreni’nin hemen ertesi günü başlayacak 400 metre engelli seçmelerde diri kalmak amacıyla,Amsterdam’da bu mesafede altın madalya kazanmış olan Lord Burgley,geçit resmine katılacak İngiliz takımında yer almak istemedi.

 

Olimpiyadlara katılan atletler, Kaliforniya iklimine uygun yapılmış konaklama tesislerinde, yemek ve yatak ücreti olarak, günde 3 dolar karşılığında barındırıldılar.

 

Ama aynı mesafede 1924’de altın kazanmış ve 1928’de Burghley’in ardından 3.olmuş rakibi F.Morgan Taylor’ın Amerikan bayrağını taşıyarak törene katıldığını öğrenince,gerçek bir sportmen olduğunu ispatladı ve o da geçit resminde İngiliz bayrağını taşıdı.

 

Los Angeles’deki 400 metre engelli finalinde,bu iki eski şampiyon,İrlandalı Tisdall ve Amerikalı Hardin ‘in ardından ancak 3. ve 4. oldular.Los Angeles’deki Amerikalı bayanların alamadığı bir yarış olan 100 metreyi,Polonya’da doğmasına rağmen küçüklüğünden beri Amerika’da yaşayan Stanislawa Walasiewicz aldı.Amerika’da Stella Walsh diye anılan bu atlet,Olimpiyadlar’da Amerika adına koşmasını sağlayacak olan Amerika vatandaşlığına kabul evrakları hazırlanırken,Polonya adına koşmaya karar verdi.Seçmelerde ve finalde dünya rekorunu egale eden Walsh,uzun spor hayatında pek çok başarılar elde etti.

 

Kanada’nın Los Angeles için yayınladığı raporda “erkekler gibi uzun fulelerle” koşuyor diye adlandırılan Walsh,1980 yılında,bir süpermarketten çıkarken soygun esnasında öldürüldü.Morgda yapılan otopside,Walsh’ın kadın değil erkek olduğu saptandı.

 

 

İrlandalı Robert Tisdall,Los Angeles’de,hayatının yedinci 400 metre engelli finalinde altın madalya kazandı.O günkü kurallara göre,son engeli düşürdüğü için derecesi dünya rekoru sayılmadı.

 

En Çok Madalya Kazanan 10 Ülke

 

 

A

G

B

Amerika

41

32

30

İtalya

12

12

12

Fransa

10

5

4

İsveç

9

5

9

Japonya

7

7

4

Macaristan

6

4

5

Finlandiya

5

8

12

İngiltere

4

7

5

Almanya

3

12

5

Avusturya

3

1

1

 

Yayına Hazırlayan : Eren AKSU