1960
17. OLİMPİYATLAR ROMA
Olimpiyat
meşalesini taşıyan: Giancario Peris
Açılışı yapan: Devlet
Başkanı Giovanni Gronchi
Katılan ülke
sayısı:83
Katılan sporcu
sayısı:
5346 (4738 erkek 610 bayan)
En çok madalya kazananlar:
Borris
Shakhlin (Rusya
Jim.) 4A 2G 1B
Larisa
Latynina (Rusya
Jim.) 3A 2G 1B
Takashi
Ono (Japonya
Jim.) 3A 1G 2B
Chris
von Salthza
(ABD
yüzme) 3A 1G
Palina
Astakhova (Rusya
Jim.) 2A 1G 1B
Sofiya
Muratova (Rusya Jim.) 2A 1G 1B
Wilma
Rudolph (ABD
Atlatizm) 3A
YILIN OLAYLARI
Cezayir, ülkedeki Fransız kuvvetleri ile yılar süren
çatışması sonucunda egemenliğine kavuşurken, İngilizler de Kıbrısta, Makarios
başkanlığında bir devletin kurulmasını kabul ettiler. Güney Afrikada,
iktidardaki beyazların siyahlara uyguladıkları kanlı katliam, Batının dahi
hükümetin ikaz etmesine sebep olmuştu. Küba adadaki tüm Amerikan kurulularını
devletleştirdi. Sovyetler, silahı kuvvetlerini yüzde 60 kadar indirip, sadece
1,2 milyonluk bir orduya sahip olacaklarını bildirirken, Rusya üzerine düşürülen
bir amerikan U2 casus uçağı doğu ile batının tekrardan sertleşmesine neden
oldu. Başkan Eisenhower, bu olay nedeniyle özür dilemeyince, Sovyetler Pariste
toplanacak olan Dört büyükler konferansından çekildi. Sovyet lideri Kruşçev,
New Yorkta bulunan BM genel merkezinin, amerikadan başka bir ülkeye
taşınmasını istedi. Fasın Agadir kentindeki deprem ardından gelen yangın,
12000 kişinin ölümüne eden oldu. Irak İran Kuveyt Suudi Arabistan ve
Venezuella, petrol üreten ülkeler olarak OPEC gurubunu kurdular. Güney Korede
4. kez başkan seçilen Rhee ye kaşı ayaklanan ordu, iktidarı devirdi.
Türkiyede, iktidar muhalefet çatışması Meclisten sokaklara döküldü, büyük
kentlerde sıkıyönetim ilan edildi, üniversite ve harp okulu öğrencileri
yürüyüşler yaptılar, 27 Mayısta silahlı kuvvetler ihtilal yaptı ve milli
birlik komitesi yönetimi ele aldı.
Romanın olimpiyatlarda olan inişli çıkışlı ilişkisi, 1960ta mutlu bir sonla bitti. Yüzyıllar önce, Romalı bir kumandan, bir kez içinde olsa, olimpiyatları Romaya taşımış, başka bir Romalı imparator, Nero, olimpiyatlarda yarışmış ve MS 4. yüzyılın sonlarında yine bir Romalı imparator, Pagan şölenlerine benzettiği oyunlara son vermişti.
Aslında,1908 olimpiyatlarının Romada yapılması kararlaştırılış ama Venüs yanardağından fışkıran lavlar milli bir felaket yaratınca, İtalyanlar özür dilemişler ve oyunları Londra organize etmişti.
Roma, 1936 aday olmuş ama IOC Berlini seçmişti ve 1940,1944 yılları için aday olma umutları da 2. dünya savaşı nedeniyle gerçekleşmemişti.
Ama olimpiyatlar 1960 yılında Romaya geldiğinde, eski Romanın tarih dolu ihtişamı ve modern spor tesislerinin başarılı bir karışımı ile karşılaşmıştı.
Roma çoktandır olimpiyatlara hazırdı. Stadio Olimpiko denen yörede, stata ilaveten modern voledrom ve diğer tesisler kurulmuştu. Güreşler, Romanın o eski Basillika Maxentius denen yapıtlarında boks ise Caracala kaplıcalarında yapıldı. Maraton yarışı içinde, statta başlayıp statta bitirme âdeti kenara atıldı ve tarihi yol ve yörelerden geçen bir parkur hazırlandı. Amerika atletizmde o eski üstünlüğünü gösteremedi. İlk kez Amerikalılar 100 ve 200metrede ve 4x100 bayrak yarışlarının tümün rakiplerine bırakmak zorunda kaldılar. Dünya rekortmenleri geçildi, yeni rekortmenler otaya çıktı, yeni şampiyonlar ve geleceğin kabiliyetleri kedilerini gösterdiler.
Sürati ve cana yakınlığı ile Wilma Rudolph sadece seyircilerin ve rakiplerinin sevgilisi olmakla yetinmeyip 3 tanede altın madalya kazandı.
Rudolphun Romada giydiği ayakkabı
halen Lozandaki Olimpik Müzede.
Romada kürsüye çıkanların gözleri uygudan nemlenirken, madalya alamayanla üzülmedi. Zira herkes bileğinin gücü ve kaslarının hızı ölçüsünde mücadele etmişti.
Romada 152si altın tam 461 madalya sahibini buldu. Ama bu şampiyonlar arasından, sadece iki sporcu, kişilikleri ve başarılarıyla ön plana çıktılar. Bunlardan biri, uzun bacakları, kahverengi teni, rahat koşusu ve sevimli davranışlarıyla ile bayanlar 100 200 ve 4x100 de altın kazanan Amerikalı Wilma Rudolp oldu.
Wilma 18 çocuklu bir ailenin 17. çocuğu olara dünyaya geldiğinde başına gelecekleri ve başarılarını hayal bile edemiyordu. Daha çok küçük yaşta çocuk felcine tutulan küçük Wilma,11 yaşına kadar yürüyemedi. Ama ayağa kalktığında yürüyemedi yılların acısını çıkardı. Daha 16 yaşında katıldığı Melbourne oyunlarında 4x100 bayrak yarışında, dünya rekorunu egale etmelerine rağmen üçüncü gelen takımda yarıştı. Romada ise Wlma Rudolpun yanına kimse yaklaşamadı. Uzun bacakları nedeniyle startta pek hızlı olmayan Wilma yarış içerisinde bu hatasını düzeltiyor ve rakiplerini rahatça geçiyordu. Romanın ikinci büyük sporcusu kesinlikle Abebe Bikila oldu. Hayatının üçüncü maraton yarışını koşan bu atlet profesyonel bir asker olarak imparatorun koruyucuları arasında görev yapıyordu.
Yarışmadan önce antrenörüyle parkur gezerek bitişe bir km kala olan yokuşu rakiplerinden sıyrılmak için seçmişti. Pek çok ülkeden gelen 69 atletin başlattığı bu yarış, parkurun yarısından sonra Bikila ve Faslı Rhadi Ben Abdesselama kaldı. Fakat ne Romanın o akşamki nemli ve bayıltıcı sıcağı ne de Faslı rakibi, yalın ayak koşan ve teninin koyuluğundan ötürü, gece karanlığında koştuğu zor görülen bu atletin altın madalya kazanmasını önleyemedi.
Olay sadece Bikilanın yalın ayak koşması veya onun bu beklenmedik başarısı değildi. Bira tarih bilgisi olan ve yarışın bitişini, kalırımlar üzerine konan portatif tribünden seyreden birileri mutlaka, tarihin bu cilvesine gülmüşlerdi. Zira bundan tam 25 yıl önce, Musolini İtalyası, Faşizmin kudretini göstermek için savaş uçaklarını Etiyopya üzerine yollamış, binlerce kişinin ölümüne neden olmuş ve sonunda ülkeye saldırarak İtalyanın sömürgesi haline sokmuştu.
Ama bundan 25 yıl sonra Bikila İtalyanların Etiyopyadan çaldıkları tarihi sütunlar arasında koşmuş ve birinci gelerek Romalılardan ülkesinin öcünü almıştı.
Roma bu arada küçük ülkelerden gelen büyük şampiyonlarında yarıştığı ir yer oldu. Bilhassa atletizmde Avustralyadan muhteşem bir şampiyon ve Yeni Zelandadan da üç atlet, mesafe koşularında yeni ufuklar açılmansa neden oldular.
Avustralyalı Herb Eliot iki yıl önce daha 20 yaşında bir atlet olarak 1500metre ve 1 Milde dünya rekorlarının sahibi olmuştu. Romada ise, kendisi ile son düzlüğe çıkacak rakip olmasına rağmen kendi rekorun 15000 metrede kırarak birinci oldu. Rakiplerine olan üstünlüğü uzun bacakları ile yuttuğu mesafeler arkasına dahi bakmadan tüm mesafeyi koşması ve ipi herkesin 20metre önünde göğüslemesi görülmeye değer bir olaydı. Elliot 19451960 arasında girdiği 44 tane 1500 ve bir Mil yarışında hiç yenilmeden birinci olmuştu. Yeni Zelandayı 800 metrede temsi eden Peter Snell, koşucudan çok güreşçiye benzeyen yapısı ile finale kaldığında, bu işi bilen herkes Belçikalı dünya rekortmeni Roger Moensi favori gösteriyorlardı. Snell, ne de olsa Romaya en iyi derecesi olan 1.49.2 ile gelmişti ve final içinde adı bile geçmiyordu.
Gece karanlığında çıplak
ayakla stad dışı bitiş ipine koşan Abebe Bikila tüm Romayı gerçekten fethetti.
Yarışın son 100 metresine önde giren Moens kazanacağından emin olarak arkasından kimin gerektiğinde bakmak için kafasını sağa döndürünce solunda koşan Moensin fark etmediği Snell açık bulduğu iç kulvara girdi ve dünya rekortmenini geçti. Seyircilerin bağrışmasını duyan ve sol tarafındaki hareketi fark eden Moens hızlanmak istediyse de artık olan olmuş ve Snell olimpiyat rekoru kırarak şampiyon olmuştu.
Romada 2 eylül günü mutlaka yeni Zelanda için mutlu bir gün oldu. Snellin 800metre altın madalyayı kazanmasından kısa bir sür sonra başlayan 500metre finalinde dereceye girecek atletler önde bir grup halinde koşarken son üç tura girerken hızlı bir atak yapan Yeni Zelandalı Murray Helberg arkadakilerle arayı birden 25 metreye çıkardı. Helbergin kopmasına seyirciler kadar atletlere şaşırdı. Ama olan olmuştu ve Halberg hızını koruyarak aranın kapanmasını önledi. Ama arkadaki atletlerde tempolarını arttırarak Hlberge yaklaşmaya başladılar. Yarışın son düzlüğünde seyirciler ayağa kalkmış gençliğinde rugby oynarken kırdığı bir kolunu göğsüne yapıştırarak koşan ve liderliği bırakmak istemeyen Halbergin mücadelesini alkışlarken ülkesinin başta aşağıya siyah formasını giymiş bu çelimsiz atletin yarışı 5metre önde bitirdiği görerek rahat bir nefes aldılar.
Bir hafta sonra yapılan maraton finalinde de başka bir Yeni Zelandalı Barry Magee bronz madalya alarak bu küçük ülkenin mesafelerdeki üstünlüğünü gösterdi.
Avusturalalı Eliot ve Yeni Zelandalı Snell halberg ve mageenin başarısı sadece bu atletlerin üstün kabiliyetlerine dayanıyordu. Elliotun arkasında insanı bayıltıncaya kadar koşturan ama sonunda şampiyonda yapan ufak tefek kır saçları ve yerinde duramaz hali ile herkese kendini sevdiren Percy Cerutty adında bir antrenörü vardı.
Yeni Zelandalıların ardında da uzun koşu idmanları ile atletlerine hem dayanıklılık hem de sürat kazandıran Arthur Lydiard adında bir antrenör vardı. Bu iki antrenörün sistemleri bir süre için dünyayı sarsacak ve bir zamanların mesafe krallarını dahi yetiştiren Finlandiya Lydiardı ülkesine çağırarak, 1972deki Fin patlamasının temellerini atacaktı.
Macar eskirim ustası Aladar Gerevich, Romada da başarılı oldu ve 1932 1960 arası aldığı 7 altın, 1 gümüş ve iki bronzla seyircilere veda etti.
Cassius Clay (Mohammad Ali)
ringlerde olduğu kadar toplantılarda ve olimpiyat Köyündeki candan davranışı
ile çok dost edindi.
Romada her an bir yarışma sonuçlanıyor ve yeni bir şampiyon kürsüye çıkıyordu. Bunlar arasında boksta yarı ağır sıklette sevili ve herkesle resim çektiren elerini sıkan bir boksör altın madalya kazandı. O zamanki adı Cassius Marcellus Clay olan ve sonraları Muhammad Ali diye kendine yeni bir ad bulan bu boksör 1956 orta sıklet olimpiyat şampiyonu Rus ve üç kez Avrupa şampiyonu Polonyalı rakiplerini kolayca yendi. Romada kazandığı olimpiyat madalyasını bir an bile boynundan çıkarmayan Clay Romadaki başarısının ardından Amerikada o zamanki gördüğü ırkçılık olaylarını anlatırken arkadaşı beyaz Amerikalılarla dövüşmek zorunda kalıp onları dövdükten sonra kızgınlıkla madalyasını nehre attığını söyler.
Atletizmde Rusların hâkimiyetine giren bayanlar branşlarında sadece Romen Yolanda Balas yüksek atlamadaki bir madalya alabildi. Rus Press kardeşlerden biri 80 engelli diğeri ise gülle atmada altın kazandı.
Amerikalılar yüzmede başarı gösterirken Avustralyalılar ülkelerindeki kötü iklim koşulları ve Romadaki yemeklere alışamadıklarından iyi dereceler alamadılar.
Ama, yine de Fraser, Rose ve Devitt bu ülkenin Amerika arkasında sıralanmasını sağladılar. Erkekler 100 metre serbestte, Amerikalı Larson, hakemlerin kronometresine rağmen, birinciliği Avustralyalı Devitte kaptırdı ve bundan sonra yapılacak Olimpiyadlarda artık elektronik kronometre kullanma zamanının geldiği de açıkça ortaya çıktı.
Boksda yanlış hakem kararları ringe sıçradı. Futbolda son üç Olimpiyadda ancak gümüş kazanan Yugoslavlar, bu sefer altınla evlerine döndüler.
Çim Hokeyinde, 32 yıldır altın madalyayı kimseye vermeyen Hindistan, bu kez Pakistanın ardında gümüşle yetindi.
Erkekler atletizmde, 4x100 bayrakta hiç yenilmeyen Amerika, bu sefer de 1912de yaptığı gibi, bayrak değiştirme sahasının dışına çıktığından diskalifiye oldu.
Olimpiyadlarda ilk kez doping lafı ortalarda dolaşmaya başladı ve Yol Yarışında bir Danimarkalı bisikletçi, biraz da sıcağın etkisi ile düştü ve kafatasını kırdı. Kaldırıldığı hastanede ölen Knut Jensenin yarışmadan önce, kan dolaşımını düzenlesin diyerek Ronicol adlı bir uyarıcı aldığı anlaşıldı.
Üniversitede
takım arkadaşı, Olimpiyadda rakip Amerikalı Rafer Johnson ve Milliyetçi Çin
(Taipei)den Yang Chuan-Kwang, dekatlonda son yarışma olan 1.500 metreyi
bitirdikten sonra, birbirlerine dayandılar ve ilk iki madalyaya sahip oldular.
Yıllardır
1.500 metrede yenilmeyen Avustralyalı Herb Elliott, Romada kudretini
sergileyerek altın kazanırken bir de dünya rekoru kırdı.
Jensen, Olimpiyadlarda yarışma sırasında ölen ikinci ve belki de doping nedeniyle yaşamını yitiren ilk sporcu oldu.
Stockholmdeki 1912 Olimpiyadlarında, 21 yaşındaki Portekizli maratoncu, sıcağın etkisi ve kalp yetersizliği nedeniyle, yarışı bitiremeden ölmüştü.
Ve Türk güreşçileri 7 altın, 2 gümüş madalya kazandılar.
En Çok Madalya Kazanan 10 Ülke
|
A |
G |
B |
Sovyetler Birliği |
43 |
29 |
31 |
Amerika |
34 |
21 |
16 |
İtalya |
13 |
10 |
13 |
Almanya |
12 |
19 |
11 |
Avustralya |
8 |
8 |
6 |
Türkiye |
7 |
2 |
0 |
Macaristan |
6 |
8 |
7 |
Japonya |
4 |
7 |
7 |
Polonya |
4 |
6 |
11 |
Çekoslovakya |
3 |
2 |
3 |