YORGUNLUK

 

HAKKI ÇAMUR

 

 

 

Spor bilimciler ve uzmanlar, yorgunluğun insan performansını sınırlayan en önemli element olduğunu uzunca bir zamandan beri düşünmektedirler. Yorgunluğun ortaya çıkış kaynakları araştırılarak, onun performans üzerindeki negatif etkilerinin üstesinden gelmek için çalışmalar yapmaktadır. (Bompa 1980)

            Uzun süren ve aşırı çabaların sonucunda bir işi başarmak ya da bir egzersizi yapmak için gerekli, olan gücü etkinliğindeki düşüş veya rahatsızlık durumu olarak tanımlanmıştır. (Fox, 1983) yapılan araştırmalar göstermektedir ki, hangi tür egzersiz olursa olsun iş yükü arttığında ortaya konan gücün devamlılığını sağlayabilme süresi kısalmaktadır. Yani, belirli bir egzersiz için gerekli gücün ortaya konulmasındaki yetersizlik, yorgunluk olarak tanımlanmaktadır. (Edwars, 1983)

            Fiziksel aktiviteye devam edebilmek için, metabolik sistemlerin ve nöromüsküler kapasitedeki düşüşe bağlı olarak, fiziksel çalışmanın bir basamağı olarak görünmektedir. (Bompa, 1987).

            Araştırmacılar yorgunluğun meydana geliş yerlerini ve performansın düşmesindeki basamaklarını araştırmayı denemelerine rağmen, henüz bile açıklığa kavuşmamış pek çok nokta bulunmaktadır(Bompa, 1970).

            Egzersiz sırasında metabolizmadaki her bir sisteme düşen yük artmaktadır. En belirgin yüklenme, solunum, dolaşım, sinir ve kas-iskelet sistemlerinde görülür. (Astrand Rodahl, 1986). Araştırmalar, yorgunluğun metabolik düzeyi ve ATP hidrolizi ile ilgili olduğunu göstermiştir. (Dawson ve ark. 1978). Ancak bunun tam tersi olarak Merton(1981), izometrik kasılmalarda yorgunluğun tamamen elektriksel olaylarla ilgili olduğunu ifade etmiştir. Yorgunluğun nerede ve hangi nedenlerle meydana geldiği konusu bugün bile tam anlamıyla açıklığa kavuşturulmuş bir konu olmamakla birlikte Fox, Bowers ve foss (1988), yorgunluğa lokal bölgelerdeki yetersizliklerin yol açtığını vurgulamışlardır.

           

Lokal Kassal Yorgunluk

            Kassal yorgunluk, kasların çalışma kapasitelerini daha fazla sürdüremeyip, geçici olarak kassal performansının düşmesi ve kasların kendilerine gelen uyaranlara cevap yeteneklerinin bozulması şeklinde yapılır.

            Kassal yorgunlukla ilgili pek çok araştırma yapılmış olmasına rağmen, ne kassal yorgunluğun tam olarak nerede meydana geldiğini, ne de yorgunluğun nedenleri tam olarak anlaşılabilmiştir. Ancak öncelikle, kas lifi tipinin dağılımının yorgunluk üzerindeki etkisine bakılmalı ve sonra yorgunluğun meydana geldiği muhtemel yerler ve nedenler araştırılmalıdır (Fox, Bowers, Foss, 124, 1993).

           

Kas Lifi Tipinin Kassal Yorgunluk Üzerine Etkisi

            Lokal kas yorgunluğunun, Tip II (Fast-Twich-Ft) kas liflerinde, Tip I’e oranla daha kolay meydana geldiği savunulmaktadır. İnsan vücudunda hangi kasta yorgunluk meydana geldiği, bir hareket dizisi içinde, verilen sayıda tekrarlar ve hızlı kasılmalar sonucunda, kas grubunda meydana gelen gerilme noktasındaki düşüş ölçülerek saptanmaktadır. Kasın gerilme noktasındaki bu azalma yorgunluk olarak ölçülmüştür.

 

Örneğin Şekil 1 bize 50 tekrarla yapılan diz ekstansiyonu sonuçlarını göstermektedir.

 

  Şekil 1: Farklı spor dallarında kas alt hız - güç ilişkisi

 

            Her tekrar, 180 derece ile(her bir saniyede) hızlı bir şekilde yapılmıştır ve araştırmada Vastus Lateralis kasları üzerinde çalışılmıştır. Araştırma sonucuna göre, FT ve ST arasındaki biochemical ve fizyolojik farklardan dolayı, FT kas lifi oranının daha fazla olduğu kaslarda daha büyük yorgunluk meydana gelmektedir.

           

            Kassal Yorgunluğunun Meydana Geldiği Muhtemel Yerler ve Nedenleri

            İnsan vücudunda, kasta veya bir kas grubunda her biri farklı nöromüsküler mekanizmaların tamamının ya da birinin etkinliğini yitirmesi sonucu, yorgunlu meydana gelebilir. Örneğin, istendik olarak bir kasta meydana gelen yorgunluğun nedenleri şunlar olabilir;

1)      Motor ünite içinde yer alan ve sinirsel uyarıları ileten, motor sinirler.

2)      Sinirsel uyarıların motor sinirden, kas lifine iletildiği nöromüsküler birleşme yeri (Neuromuscular junetion) (Motor son-plak)

3)      Gücü meydana getiren kontractil (kasılgan) mekanizma.

4)      Merkezi sinir sistemi

Pek çok araştırma yorgunluğun, motor son plakta (Neuromuscular junction), kontractil mekanizma ve merkezi sinir sisteminde olduğu üzerine odaklanmıştır.

 

            1 – Motor Son Plakta Yorgunluk (Neuromuscular – junction)

            Stephens ve Taylor elektromygrafi tekniğini kullanarak izometrik kasılmalar üzerinde yaptıkları incelemelerde kısa süreli (1 dk’dan az ) çalışmalarda performansı en önemli sınırlayıcı faktörün motor son plak (nöromuscular juncction) olduğu kanısına varmışlardır. Bu görüşe karşıt görüşler olmakla birlikte, bu tip yorgunluğun daha çok FT tipi kas liflerin motor ünitelerinde gözlendiği belirtilmektedir (Fox 1993)

            Motor son plakta sinir uyarılarının yavaş iletilmesinin en önemli sebebi olarak muhtemelen bazı kimyasal taşıyıcıların (transmitter) acetylcholine gibi maddelerin açığa çıkmasındaki yavaşlamanın neden olduğu belirtilmiştir.

 

            2 – Kontraktil Mekanizmada Yorgunluk

            Pek çok farklı etken kontraktil mekanizmada yorgunluk meydana getirmektadir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir.

           

a)      Laktik Asit (LA) Toplanması

1925’te Meyerhof kasılan kaslarda LA birikmesiyle kas fonksiyonlarının bozulduğunu ve kasın alkalik solüsyonlarla muamelesi sonucu yorulan kasın fonksiyonlarının düzeldiğini göstermiştir. Diğer taraftan Karlson (1971) insanlarda kısa süreli şiddetli egzersizlerde bitik hale gelme ile çalışan kaslarda Laktat birikimi arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermiştir. Kas kasılma yaptığı süreç içinde, biyokimyasal değişimler sonucunda hidrojen iyonları açığa çıkar ve bunların asidosis üreterek “laktak yorgunluğu” olarak görüldüğü noktaya yorgunluğu belirleme noktası olarak adlandırılır. (Sahlin, 1986).

Farklı kas liflerinde (Tip I ve Tip II) laktik asit oluşumunun farklı düzeyde olduğu belirtilmektedir.

Şekilde insanın vastus lateralis kasındaki kas lifi tipinin oranı arttıkça, kas kuvveti artmakta fakat buna bağlı olarak yorgunluk ta artmaktadır. FT kas lifinde, ST tip ile karşılaştırınca daha yüksek LA birikim olduğu saptanmıştır. Bu daha büyük LA biriktirme etkeni, FT kas lifinin anaerobik kapasitesinin artmasına katkıda bulunan faktörlerden biri olabilir.

   

Şekil 2: İzole edilmiş Vastus lateralis kasında maksimal gerilim (kassal yorgunluğun ölçümü) ile kasiçi laktik asit birikimi arası ilişki.  

 

            Laktik asit ya da H+ konsantrasyonunun yüksek oluşunun yorgunlukla direk ilişkili olduğu konusunda görüşler birleşmektedir. Ancak yine de laboratuar koşullarında yapılan testlerde gözlenen laktat konsantrasyonlarını saha koşullarında yapılan yarışmalar sonucunda elde edilen laktat düzeylerinden daha düşük olması düşündürücüdür. Antrenmanlı bireyler yüksek laktat değerlerine rağmen, belki de yüksek motivasyonlarının da etkisiyle iyi performanslar sergileyebilmektedirler. (Astrant ve Rodahl, 1986)

            Ayrıca, yüksek düzeydeki asidin, fiziksel performansı etkileyen diğer bir yönü ise, vücut için gerekli olan bazı enzimlerin açığa çıkmasına engel olmasıdır. Özellikle, yavaş glikolisis meydana getirerek ve enerji düzeyini sınırlaması sonucunda fiziksel performans etkilenir (Mainwood an Renoud, 1984) üretilen fazla miktarda asidin vereceği rahatsızlıktan dolayı, psikolojik sınırlamada meydana gelmaketedir(Brooks, ve Fahey, 1985).

            Kısaca laktik asit, kısa süreli, yüksek yoğunluktaki egzersizlerde laktat üretiminin, eliminasyonundan fazla olması nedeni ile laktik asit biriktirmektedir. Dayanıklılık artımları sonucu enerji kaynağı olarak glikolize daha az başvurulur, laktik asit oluşması daha az olur. Laktik asidin ortamdan uzaklaştırılması daha süratli yapılır.

Dolayısı ile aerobik kapasitesi artmış sporcularda yüksek şiddetteki egzersizlerde laktik asidoz da azalır. Dayanıklılık antrenmanının bir amacı da budur.

 

b) ATP ve PC Depolarının Tükenmesi:

Çalışan kaslarda Creatin Phosphate (PC)’in bitmesi ya da kas glikojenin kullanılması ve ya karbonhidrat rezervlerinin tükenmesi sonucunda, enerji sistemlerine bağlı olarak yorgunluk görülmektedir. (Sahlin, 1986).

Kasların kasılması için, direkt enerji kaynağı ATP’dir ve ATP’nin çabucak resentezi için kullanılan PC’nin kaslar arasında tüketilesi sonucunda yorgunluk oluşur. (Fox 1993). Bununla birlikte insanlar üzerinde yapılan araştırmalara göre, yorgunluğa sadece kas içindeki düşük düzeydeki fosfojen konsantrasyonu neden olamamaktadır.

Birbirini takip eden pek çok bilgiye rağmen ATP ve PC’nin yorgunluğu meydana getirme işlemindeki muhtemel fonksiyonu tamamen göz ardı edilemez. Örneğin, bir kasılma sırasında, ATP konsantrasyonu, aynı kas lifinin belli bir bölgesindeki düşüş, tüm kasa oranla daha fazla olabilir.(Fox 1993). Böylece, ATP, total kastaki ATP içeriğinde daha az düşüş olsa bile, kontraktil mekanizmada bu sınırlandırılabilir.

 

c) Kas Glikojen Depolarının Tükenmesi:

30 ile 4 saat arasında süren egzersizler boyunca, kaslarda bulunan glikojen depoları (özellikle ST tip liflerde)neredeyse tamamen boşalırlar. Bu ciddi glikojen depolarının boşalmasının kontraktil yorgunluğa neden olduğu düşünülür. Bunun, bir miktar fatty asidin ve karaciğerden alınan glikozun, kas liflerinde yakıt olarak kullanılsa bile, doğru olduğu düşünülür. Fakat şu açıkça görülmekteki, boşalmış olan, kas glikojen depolarını başka hiçbir enerji yakıtı tam olarak dolduramamaktadır(Fox,1993).

Glikoz: Kısa süren şiddetli egzersizlerde kan glikozu egzersiz öncesi değerlerin üzerine çıkmaktadır. Hepeatik glikojenolizin otonom sinir sistemi uyarısı ile gerçekleşen bu durum karaciğerdeki glikojen deposu ve glikojenolitik enzim aktivitesiyle sınırlıdır. Egzersiz uzun sürerse hepetik glikojen azalacağı için glikoneojenezis ile glikoz üretimi başlamaktadır. Böylece kan glikozu gerekli olduğu düzeyden daha düşük değerlerde bulunabilir(Brook ve Faney, 1984).

 

d) Diğer Faktörler

            Bunlara ek olarak bazı faktörler (çok net bir şekilde anlaşılmasa da henüz) oksijen alımındaki yetersizlik ve yetersiz miktarda kan akışını da (kas liflerine) kassal yorgunluğa neden olabilmektedir (Fox, 1993).

 

            Merkezi Sinir Sistemi ve Lokal Kassal Yorgunluk(NSS)

Merkezi sinir sistemi iki temel işleme sahiptir. Uyarma (excitation) ve uyarıya mani olma (inhibition). Uyarma, fiziksel aktiviteler için uyarı gönderme işlemi inhibition ise sınırlandırma işlemidir (Bompa, 1990)

Bununla birlikte antrenman sırasında bu her iki işlemde devamlı birbirlerinin yerini aldılar. Merkezi sinir sistemi, çalışan kaslara kasılmaları ve işi yapmaları için sinirsel uyarılar gönderir. Gönderilen sinirin, hızı, sıklığı ve gücü merkezi sinir sisteminin durumuna bağlıdır. Kontrol edilen uyarı sinyali daha güçlü ise uyarı sinyali daha etkili olur ve bunun anlamı iyi performanstır. Eğer bunun tam tersi olursa bunun anlamı yorgunluktur ve kas daha yavaş ve zayıf bir şekilde kasılır, çünkü sinir hücresi uyarıyı inhibe etme durumundadır. Böylece kasın kasılma gücü, direkt olarak, merkezi sinir sistemi tarafından gönderilen elektrik aktivasyonuyla ve ya motor ünitelerin sayısıyla ilgilidir. Sinir hücresi, çalışma kapasitesini çok uzun süre muhafaza edemez. Yüklenme altında veya yarışma stresine bağlı olarak çalışma kapasitesi düşer. Fakat bununla birlikte, eğer, yüksek şiddette sürdürülürse – yorgunluk sonucunda – sinir hücresi, bunu bir inhibisyon kabul eder ve dış uyarılardan kendini korur(Bompa, 1990).

Kassal yetersizliğin olmadı durumlarda da performans düşüklüğü olabilmektedir. Merkezi sinir sisteminin performansın ortaya koymasındaki rolünün önemi hatırlanacak olursa yorgunluğun ortaya çıkışında etkili olabileceği düşünülebilir. Özellikle egzersize katılan kaslardan gelen sinyaller sporcunun eforu devam ettirebilme güdüsünü olumsuz yönde etkileyebilmektedir. (Stegemann, 1981). Lokal olarak kasta gerçekleşen olaylar (homeostatik denge değişiklikleri, bozulmaları) beyine duyusal sinirler yoluyla iletilmektedir. Beyin ise yavaşlatıcı (inhibibe edici) sinyaller göndererek motor sistemin kassal çalışma düzeyini düşürmesini sağlamaktadır. (Fox Bowers ve Foss, 19988)

 

 

Yorgunluğun Ortaya Çıkış Yeri

Mekanizma

1- Motor son plak

Sinir ucunsa asetilkolin salınımı azalması

2- Kontraktil mekanizması

    (Kasılma)

Sarkoplazmik retikulumdan

Ca++ salınımı azalması

La yükselmesi

H+ yükselmesi

pH düşmesi

ATP-CP azalması

Kas glikojeni azalması

Yetersiz kas kan akımına bağlı O2 azalması.

3- Merkezi sinir sistemi

Lokal yorgunluğun beyine iletilmesi sonucu üst merkezlerden motor sisteme inhibisyon sinyallerin yollanması

 

 

            Sonuç olarak, lokal kassal yorgunluk, motor son plakta, kasın içinde kontraktil (kasılgan) mekanizmada ve merkezi sinir siteminde meydana gelmektedir.

             Motor son plaktaki yorgunluk, genellikle FT tip kas lifinde, büyük bir ihtimalle, kimyasal transmitter acetylcholine açığa çıkmasındaki düşüşten dolayı, meydana gelmektedir. Kasın içindeki yorgunluk;

1-     LA toplanması

2-     ATP-PC depolarının boşalması,

3-     Kas glikojen depolarının boşalması

4-     Oksijen ve kan akışının yetersizliğinden kaynaklanabilir.

Merkezi sinir sistemi ise hareketi yavaşlatıcı sinyaller göndererek, kassal çalışma düzeyinin düşmesini sağlamaktadır.

 

 

KAYNAKLAR

Akgün, N. Egzersiz Fizyolojisi, Ege Üni. Basımevi, İzmir,1993.

Astrand, P.O. ve Rodahl, K. , Textbook of Eork Physiology, McGraw Hill ed. New York, 1987.

Bompa, T.O. , Theory and Medthology of Training. Toronto. York Uni. Pres. 1990.

Brooks, G.A. , ve Fahey T.D. , Exercise Physiology, MacMillan Puls. Co. , New York, s. 701–702. 1984.

Edwars, R.H.T. , Bichemical Basis of Fatique in Exercise Performance. Human Kinetics. Champain. 1993.

Fox, E L. , Bowers R.W ve Foss, M.C. , The Physiological Basis of Exercise Sport Brown & Bencmark Pubs. Dubuque, IA. 1993.

Sahlin, K. , Metabolic Chances Limiting Muscular Performance Biochemistry of Exercise. Vol. 16. 1986.

 

 

 

Yayına Hazırlayan : Ayşegül AĞRA