KASSAL
YORGUNLUĞUN MEKANİZMASI
Zambak ŞAHİN
ÖZET
Spor
bilimciler ve uzmanlar, yorgunluğun insan performansını sınırlayan en önemli
element olduğunu uzunca bir zamandan beri düşünmektedirler. Yorgunluğun ortaya
çıkış kaynakları araştırılarak, onun performans üzerindeki negatif etkilerinin
üstesinden gelmek için çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan araştırmalar
göstermektedir ki, hangi tür egzersiz olursa olsun iş yükü arttığında ortaya
konan gücün devamlılığını sağlayabilme süresi kısalmaktadır. Bu konu ile ilgili bir
çok araştırma ve derleme makaleler yazılmıştır. Araştırmacıların en çok
üzerinde durduğu konu olan kassal yorgunluğun mekanizması hala incelenmeye
açıktır ve araştırılacak bir çok mekanizma mevcuttur. Kassal yorgunluk üzerinde
etkisi olabilecek bir çok mekanizma incelenmiş olmasına rağmen yapılan
çalışmaların çoğunda bir belirsizlik görülmektedir ve sonuçlar da kesin bir ifade kullanılmamıştır. Bu çalışmalar sonucunda
kassal yorgunluğun meydana gelmesinde Ca2+'nin, düşen pH'in ve
laktik asit birikiminin rolü büyük görünmektedir. Ayrıca egzersizle birlikte
kaslarda amonyak birikiminin artması, kas glikojeninin azalması, yetersiz kan
akımına bağlı 02 azalması;
artan kor ısı, ATP-PC'nin azalması da yorgunluk üzerinde etkili görülmektedir.
Ancak tüm bunlar tam olarak açıklığa kavuşmuş değildir.
THE MECHANISM OF MUSCLE FATIGUE
SUMMARY
Sport
scientists and authorities have been thinking for a long time that fatigue is
the most important factor that limits the human performance by examining the
reasons which cause fatigue. They have been searching the negative effects of
them on the performance. Experiments have shown that in all types of exercises,
increase in work load, causes decrease in power output duration. Despite the
fact that muscular fatigue mechanism is one of the most examined areas by
experts, yet there are many questions to be answered. It is presumed that in
the onset of fatigue the role of Ca2+, decrease in pH and the level of lactate
is important. In addition with the onset of exercise increase in the level'of
ammonia, decrease in the level of muscular glycogen, inadequate 02 simply due to decreased blood flow caused by
exercise, increase in core temperature, and decrease in ATP-PC content may
account for muscular fatigue. However it assumed that`these findings do not
explain the complete mechanism of fatigue.
Kassal yorgunluk, kas kasılması yoluyla belirli bir
gücün üretilmesinde ya da sürdürülmesinde ortaya çıkan yetersizlik olarak
tanımlanır (Günay, 1998). Uzun süren veya aşırı çabaların sonucunda bir işi
başarmak ya da bir egzersizi yapmak için gerekli olan. gücün etkinliğindeki
düşüş veya rahatsızlık durumu olarak da tanımlanmıştır (Fox ve ark., 1993).
Yorgunluk, egzersiz veya zihinsel eforların normal bir sonucudur (Günay, 1998).
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, hangi tür egzersiz olursa olsun iş yükü
arttığında ortaya konan gücün devamlılığını sağlayabilme süresi kısalmaktadır.
Yani, belirli bir egzersiz için gerekli gücün ortaya konulmasındaki
yetersizlik, yorgunluk olarak tanımlanmaktadır (Astrand, Rodahl, 1988).
Maksimal bir sportif verim tüm organların
koordineli çalışması ile mümkündür. Bu otonom sinir sistemi ve hormonlardan
başlayarak tüm sistemler için geçerlidir. Verimlilik ancak belirli bir süre
aynı sınırlarda tutulur, daha sonra yorgunluğa bağlı olarak verim azalır,
kısacası yorgunluk yapılan egzersizin yoğunluğu yani şiddeti ile orantılıdır
(Günay, 1998). Fiziksel aktiviteye devam edebilmek, metabolik sistemlerin ve
nöromasküler kapasitedeki düşüşe bağlı olarak, fiziksel çalışmanın bir basamağı
olarak görülmektedir (Bompa, 1998).
Araştırmacılar yorgunluğun meydana geliş yerlerini
ve performansın düşmesindeki basamaklarını araştırmayı denemelerine rağmen,
henüz bile açıklığa kavuşmamış pek çok nokta bulunmaktadır (Bompa, 1998).
Egzersiz sırasında metabolizmadaki her bir sisteme
düşen yük artmaktadır. En belirgin yüklenme, solunum, dolaşım, sinir ve
kas-iskelet sistemlerinde görülür. Araştırmalar, yorgunluğun metabolit düzeyi
ve ATP hidrolizi ile ilgili olduğunu göstermiştir (Astrand, Rodahl, 1988).
Ancak bunun tam tersi olarak Merton (1981), izometrik kasılmalarda yorgunluğun
tamamen elektriksel olaylarla ilgili olduğunu ifade etmiştir. Yorgunluğun
nerede ve hangi nedenlerle meydana geldiği konusu bugün bile tam anlamıyla
açıklığa kavuşturulmuş bir konu olmamakla birlikte Fox ve ark. (1998), yorgunluğa
lokal bölgelerdeki yetersizliklerin yol açtığını vurgulamıştır.
1. Lokal Kas Yorgunluğu
Kassal yorgunluk, kasların çalışma kapasitelerini
daha fazla sürdüremeyip, geçici olarak kassal performansın düşmesi ve kasların
kendilerine gelen uyarılara cevap yeteneklerinin bozulması şeklinde olur.
Kassal yorgunlukla ilgili pek çok araştırma
yapılmış olmasına rağmen, ne kassal yorgunluğun tam olarak nerede meydana
geldiği, ne de yorgunluğun nedenleri tam olarak anlaşılabilmiştir. Ancak
öncelikle, kas lifi tipinin dağılımının yorgunluk üzerindeki etkisine bakılmalı
ve sonra yorgunluğun meydana geldiği muhtemel yerler ve nedenler
araştırılmalıdır (Fox ve ark., 1993).
Kas Lifi
Tipinin Kassal Yorgunluk Üzerine Etkisi
Lokal kas yorgunluğunun, Tip II (Hızlı kasılan-FT)
kas liflerinde, Tip I'e oranla daha kolay meydana geldiği savunulmaktadır. İnsan
vücudunda hangi kasta yorgunluk meydana geldiği, bir hareket dizisi içinde,
verilen sayıda tekrarlar ve hızlı kasılmalar sonucunda, kas grubunda meydana
gelen gerilme noktasındaki düşüş ölçülerek saptanmaktadır. Kasın gerilme
noktasındaki bu azalma yorgunluk olarak ölçülmüştür.
2. Kassal Yorgunluğun Meydana Geldiği Muhtemel
Yerler ve Nedenleri
İnsan vücudunda, bir kas veya kas grubunun
yorulması, kas faaliyetine dahil herhangi bir veya bütün farklı nöromasküler
mekanizmalardaki bir aksaklıkla ilgilidir. Örneğin, istendik olarak kasılan bir
kasta meydana gelen yorgunluğun nedenleri şunlar olabilir;
1. Motor Ünite içinde yer alan ve sinirsel uyarılar
ileten, motor sinirler.
2. Sinirsel uyarıların motor sinirden, kas lifine
iletildiği nöromüsküler birleşme yeri (neuro-muscular junction) (motor
son-plak)
3. Gücü meydana getiren kasılma mekanizma.
4. Kaslara giden sinir tepkilerini başlatan ve
düzenleyen merkezi sinir sistemi
Pek çok araştırma ortaya koymuştur ki motor sinir
sistemi yorgunluğa neden olan sebeplerden değildir. Ancak diğer 3 bölge
yorgunluk nedenlerindendir (Fox ve ark., 1999).
Smith'in (1989) yaptığı çalışmaya göre; kassal
yorgunluk performans üzerinde kritik önem tasır. Yine de kesin sebepleri
bilinmemektedir. Birçok sebep tanımlanmış olsa da bu makalede kas-sinir
bağlantısıyla ilgili bir çalışma yapılmıştır. Tartışılan faktörler şunlardır;
Enerji (ATP/kreatin fosfat, glikojen, oksijen, ve serbest yağ asitleri) metabolizmada
birikenler laktat/hidrojen ionları, kalsiyum, amonyak, elektrolit ve su
geçişi); ve eksentrik çalışmada özel durumlar. Birçok metodla yapılan
çalışmaların sonucunda periferal yorgunluk birbirini izleyen komplike iletişim
sonucudur ve hep yapılan işin veya egzersizin doğasına bağlıdır.
Sinir kas kavşaklarında yetersiz asetil kolin
salımı ile yorgunluğun oluştuğu bilinmektedir. Gerçekten de sinir uyarılarını
kas liflerine ileten kimyasal iletici olarak asetil kolinin salımı azalırsa,
motor son plakta yetersizlik oluşmakta ve kas yorgunluğuna neden olmaktadır
(Günay, 1998).
2.1. Motor
Son Plakta Yorgunluk (Neuromuscular - Junction)
Stephens ve Taylor elektromygrafi tekniğini
kullanarak izometrik kasılmalar üzerinde yaptıkları incelemelerde kısa süreli
(1 dk'dan daha az) çalışmalarda pertormansı en önemli sınırlayıcı faktörün
motor son plak (nöromascular junction) olduğu kanısına varmışlardır. Bu görüşe
karşıt görüşler olmakla birlikte, bu tip yorgunluğun daha çok FT tipi kas
liflerin motor ünitelerinde gözlendiği belirtilmektedir (Fox ve ark., 1993).
Motor son plakta sinir uyarılarının yavaş
iletilmesinin en önemli sebebi olarak muhtemelen bazı kimyasal taşıyıcıların
(transmitter) asetil kolin gibi maddelerin açığa çıkmasındaki yavaşlamanın
neden olduğu belirtilmiştir.
2.2.
Kasılma Mekanizmasında Yorgunluk
Pek çok farklı etken kontraktil mekanizmada
yorgunluk meydana getirmektedir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir.
2.2.1.
Laktik Asit (LA) Birikmesi
1925'te Meyerhof kasılan kaslarda LA birikmesiyle
kas fonksiyonlarının bozulduğunu ve kasın alkalik solüsyonlarla muamelesi
sonucu yorulan kasın fonksiyonlarının düzeldiğini göstermiştir. Diğer taraftan
insanlarda kısa süreli şiddetli egzersizlerde bitik hale gelme ile çalışan
kaslarda Laktat birikimi arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermiştir
(Akgün, 1994).
Son yıllarda yapılan çalışmalara kadar aslında
laktik asit birikmesinin yorgunluğa sebep olduğu tam olarak ispatlanamamıştı.
Ancak çok kısa bir süre önce kas içi laktik asit birikmesi ile zirve gerilimindeki
düşüş (yorgunluğun göstergesi) arasında bir ilişki olduğu saptanabilmiştir. Bu
ilişki şekilde gösterilmiştir. Bu ilişki tek başına laktik asit yorgunluğa yol
açar demek olmasa da geçmişte olmadığı kadar destek görüyor (Fox ve ark.,
1999).
Yine Dutka ve Lamb'a (2000) göre şiddetli
egzersizlerde, iskelet kası liflerindeki laktat birikiminin kas yorgunluğu ile
ilişkili olduğu konusu hala net değildir. Yaptıkları araştırma sonucunda laktat
birikiminin kas yorgunluğunun asıl sebebi olmadığını, ancak kasılma gerilme
işlemine çok az bir miktarda engel olduğu sonucuna ulaşmışlar.
En az iki mekanizmanın daha laktik asit yanında kas
fonksiyonunu aksattığı görülmüştür. Bu iki mekanizmada, laktik asidin hücre içi
pH ya da hidrojen iyonu (H+) konsantrasyonu yükselir ve pH azalır. Bir taraftan
da H+ konsantrasyonundaki artış sarkoplazmik retikulumdan (SR) çıkan Ca2+
miktarını azaltarak ve Ca2+ troponin bağlama kapasitesine müdahale ederek uyarı
eşleşme sürecine engel olur. Diğer taraftan da yüksek bir H+ konsantrasyonu
aynı zamanda anaerobik glikolizde önemli bir enzim olan fosfofruktokinaz
faaliyetini engeller. Böyle bir engelleme glikolizi yavaşlatır ve böylece
enerji için gerekli ATP üretimini azaltır (Fox, 1999).
Aktif kas hücresinde kas yorgunluğu mekanizmasıyla
ilgili çalışmalar Ca2+ üzerinde yoğunlaşmıştır (Favero, 1999).
Ortenblad ve ark. (2000), yaptıkları araştırmanın
sonucunda SR'dan Ca2+ serbestlenmesinin tekrar eden kas kasılmasına duyarlı
olduğu belirlenmiş. Bununla birlikte tetanik kuvvet/kuvvet geliştirme oranı,
yenilenmenin yavaş safhasına bağlıdır.
Williams ve Klug 1995'de iskelet kası yorgunluğunda
kalsiyum değişim hipotezini çalıştı. İskelet kasının yorgunluğunun sportif
performansı azalttığı ve beklenen yaralanma oranını arttırdığı yaygın olarak bilinir.
Kas lif tipine ve aktivasyona bağlı olarak yorgunluğun esas nedeni muhtemelen
güç üretimini etkileyen birkaç faktör olarak bilinir. Oysa ki hücre içi Ca2+ değişiminin yorgunlukta
temel faktör olduğu son zamanlardaki verilerden anlaşılıyor. Bu değişimlerin Ca2+ salınımı ikincil
derecede azalttığını ve SR'den salındığı şeklinde düşünülüyor. Bu hipotez
mioplazmik Ca2+ konsantresinin
uç durumda bulunmasına dayanıyor. Bu da yorgunluk sırasında gücü azaltıyor. Ek
olarak, Ca2+ alımının
ve serbest bırakılmasının direkt ölçümlerinde yorgunluk aktivitesi SR oranının
fonksiyonel olarak çekilmesine neden oluyor. Bu çalışmada yorgunluktaki Ca2+ değişiminin yararlı bile
olabileceği öne sürülüyor, kas liflerindeki enerji kullanma oranını azalttığı
için hücrede onarılmaz zararlar vermesini engeller.
McCully ve ark. 1991' de antrenmana biyokimyasal
adaptasyon: kassal yorgunluğa direnç gösterme uygulaması başlıklı çalışmayı
yaptılar. Metabolik çıktıyı oluşturan hücre içi H+ ve inorganik fosfat (Pi)
kassal yorgunluğun potansiyel mekanizması olarak gösterilmiş. Fosfor manyetik
rezonans spektroskopi kullanımı pH ve Pi etkisinin güç gelişimi üzerine
kullanılan kullanışlı bir yöntemdir. Maksimal egzersiz submaksimal egzersize
geçildiği zaman kasdaki pH'i azaltır ve Pi'yi arttırır, kas yorgunluğunun
derecesi pH veya Pi den sadece H2P04'nin ile daha kuvvetlice ilişkilidir.
Bununla beraber insanlarda yapılan diğer çalışmalarda H2P04 daima yorgunlukla
ilişkili olmadığı bulunmuştur. Eğimli egzersiz protokolü kullanılırsa dayanıklılık
antrenmanlarından daha fazla kastaki değişimlerin hassas ölçümlerini müsade
eder. Köpeklerde ve insanda dayanıklılık antrenmanı sonucu kronik elektiriksel
uyarıcılar sonucu pH'in azaldığı Pi değişikliğinin ise egzersiz yoğunluğu ile
aynı değişiklikleri gösterdiği bulunmuş. Bunun anlamı güç gelişiminde pH ve
Pi'nin etkisinin azaldığı ki bu da dayanıklılık antrenmanlarında yorgunluğa
karşı gelişen direncin artmasını bir miktar açıklar.
Westerblad ve Alen 1993'de yaptıkları çalışmada
şunlardan bahsediyorlar;
1. Hücre içi pH (pHi)'nin miyoplazmadaki serbest
kalsiyum konsantresine ([Ca2+]i)
ve kasılma performansı rat iskelet kaslarında tek lifde çalışılmış. Indo-1
değişen C02 de, [Ca2+]i ve
pHi değişimini ölçmek için kullanıldı.
2. Tetanik gerilim asidik pHi'de azaldı ve alkalin
pHi'de arttı ki ancak mekaniksel dinlenme hem asidik hem alkalin pHi de
görüldü. Dinlenmede ve tetanik [Ca2+]i
asidik pHi'de arttı ve alkalin pHi'de azaldı aynı zamanda final düşüş oranı [Ca2+]i' nin tetanik göreceli
azaldıktan sonra asit pHi'de fakat sadece alkalin pHi'yi ivmelendirdi.
3. Steady-state [Ca2+]i gerilim eğrisi değişik uyarı sıklığında tetanik
ölçümü yapılarak oluşturuldu. Asit pHi eğrisi maksimal Ca(2+) de
azalmagerilimi aktive ederek Ca2+
hassasiyetinde düşme ve alkalin pHi'de ters yönde bir eğri gösterdi.
4. Dinlenmede [Ca2+]i
oranının dağılımını belirlemek için iki metod kullanıldı. Birinci metodta ani
gerilim anı [Ca2+]
fonksiyonu olarak kaydedildi. Tetanus boyunca ve steady-state [Ca2+] gerilim ilişkisi
karşılaştırılarak yapıldı. Ikinci methotta tetanus'ta [Ca2+] sinyalleri Ca(2+)
çevrilmiş gerilime dönüştürülerek kaydedildi. Bunun anlamı steady-state [Ca2+] gerilim ilişkisi ve bu
Ca(2+) çevrilmiş gerilim daha sonra doğru gerilimle karşılaştırıldı.
5. Sarkoplazmik retikulum (SR) pompalama fonksiyonu
[Ca2+]i/dt [Ca2+]i'nin final yavaşlama
durumunda [Ca2+]i
tetanustan sonra çizilerek karşılaştırmalı analiz edildi. Bu analiz SR'de Ca2+ alinimi [Ca2+]i'nin üçüncü veya.
dördüncü fonksiyonu olduğu ve asidozun SR Ca2+
pompalama oranını yavaşlattığı anlaşıldı.
6. Sonuç olarak, asidik pHi'nin dinlenmede
yavaşlaması çapraz-köprü bağlantısından daha çok Ca2+ alımının
yavaşlaması olarak açıklanabilir. Tersine alkalide pHi dinlenmede yavaşlaması Ca2+ miyolif proteinlerinin
hassasiyetinde artış olarak algılanabilir.
Lannergren ve Westerblad (1994), yorgunlukta kas
kütlesi içindeki metabolik değişiklikler konusunu çalıştılar. Yoğun fiziksel
aktivite, yavaşlamış rahatlama, azalmış hız ve güç üretiminin azalımıyla
tanımlanan kas yorgunluğuyla sonuçlanır. Izole edilmiş kas lifleriyle ilgili
çalışmalar azaltılmış gücün düşük Ca(2+) salınımı, azaltılmış Ca(2+)
hassasiyeti ve birleştirilmiş çift köprü kombinasyonlarına bağlı olarak
gösterilmiştir. Ilk iki değişiklik inorganik fosfatin akümilasyonu ve
çoğaltılmış enerji metabolizmasının sonucundaki pH azalımı neden olmuştur.
Azaltılmış Ca(2+) salınımının nedeni belli değildir. Azaltılmış hız,
düşürülmüş pH ve bir olasılıkla artmış ADP' ye bağlıdır. Yavaşlatılmış
rahatlama ise hem Ca(2+) alımı hem de çapraz köprü pozisyonunun
metabolik olarak değişimine bağlıdır.
Allen ve ark.
1995'de yaptıkları çalışmaya göre; çeşitli boyutlarda hücre içi asidoz
çoğunlukla kassal yorgunlukla birlikte düşünülmüştür. Çeşitlilik değişik
metabolik kısımların da katıldığını yansıtır, kan akışının yokluğu veya varlığı
ve pH düzenleme yolunun etkisine bakılmıştır. Hücre içi asidoz, kas hücre
fonksiyonunu birçok boyutta etkiler; örneğin maksimal Ca(2+)
uyarılmış güç ve Ca2+
hassasiyetini azaltır, maksimal kasılma hızını ve uzayan rahatlamayı
yavaşlatır. Bununla beraber, asidoz yorgunluktaki yukarıda bahsedilen metabolik
değişimlerin tek sorumlusu değildir ve kassal yorgunluğun önemli boyutta
görünüşleri vardır (Örn. Ca2+
salınımının düşmesi) ki buna da asidozun sebep olduğundan bahsedilmez ve
görülmez.
Kısaca laktik asid, kısa süreli, yüksek
yoğunluktaki egzersizlerde laktat üretiminin, eliminasyonundan fazla olması
nedeniyle laktik asit birikmektedir. Dayanıklılığın artması sonucunda enerji
kaynağı olarak glikolize daha az başvurulur, laktik asit oluşması daha az olur.
Laktik asidin ortamdan uzaklaştırılması daha süratli yapılır. Dolayısıyla,
aerobik kapasitesi artmış sporcularda yüksek şiddetteki egzersizlerde laktik
asidoz da azalır. Dayanıklılık antrenmanının bir amacı da budur (Fox ve ark.,
1999).
2.2.2. ATP ve PC Depolarının Tükenmesi
Adenozin trifosfat (ATP) kas kasılması için yegane
yakıttır (Hultman ve Greenhaff, 1991). Kas faaliyetinin temel güç kaynağı ATP
olduğu için ve PC'de ilk yeniden sentez için kullanıldığında kas içindeki
fosfojenlerdeki eksilme yorgunluğa yol açar. Ancak, insanlardaki çalışmalar şu
sonucu çıkarmıştır; yorgunluk sadece kastaki düşük fosfajene bağlanmamalıdır.
Benzer bir sonuç bir kurbağadan alınan sartorius kasındaki incelemede de elde
edilmiştir. PC ve ATP konsantrasyonundaki en büyük düşüş egzersizin ilk 2
dakikasında oluşmaktadır ki bu sürede henüz zirve gerilimde bir azalma yoktur.
Kas tam olarak yorulduğunda (15 dk.lık çalışmadan sonra) bile mevcut ATP
konsantrasyonunun %76'sı kullanılabilir durumdadır. Ilave olarak dinlenmenin
ilk birkaç dakikasında hem ATP hem de PC konsantrasyonu hızla artar ve kas
kuvveti çok az değişir.
Hultman ve Greenhaff'in (1991) yaptıkları çalışmaya
göre; maksimum şiddette egzersizde kastaki ATP kaynakları 1 sn'den kısa bir
sürede tükenir, bundan dolayı normal kasılma fonksiyonunu koruyabilmek için ATP
devamlı olarak yeniden sentezlenmelidir. Şiddetli egzersizlerde (yaklaşık %75
V02max'tan hemen hemen maksimal iş yüküne) bu resentez,
karbonhidratların oksidasyonuyla veya fosfokeratin'in (PC) ve karbonhidratin
anaerobik kullanımıyla olur. Kısa süreli hemen hemen maksimal egzersizlerde
(0,30 sn), kas kasılmasının yakıtları kas PC ve glikojenin anaerobik kullanımı
olacaktır. Bu tip egzersizlerdeki yorgunlukla ilgili deliller Tip II liflerinin
gerekli orandaki yüksek ATP resentezinin korunmasındaki yetersizliğini
göstermektedir. Bu durumda kuvvet üretimi yetersiz enerji kaynakları nedeniyle
azalır.
Baldwin ve ark. 1999'da yaptıkları çalışmanın
sonucuna göre; antrenmansız deneklerle %70 V02max'la yapılan
uzatılmış egzersiz sonunda oluşan yorgunlukta PC tükenmesi, toplama adenin
nükleotid havuzlarındaki düşüş (TAN=ATP+ADP+AMP) ve TAN'in alçalma ürünü
inosine 5-monophosphate (IMP) artışı ve hypoxanthine gözlemlenmiş.
Febbario ve Dancey (1999); Baldwin ve ark. 1999'da
yaptıkları çalışmada gözlemlenen bu metabolik değişikliklerin egzersizin laktat
eşiğin altında olması halinde de olup olmadığını incelemişler. Yorgunlukta
glikojen konsantrasyonu çok alt düzeylere düşmüş. PC kontentinde yorgunluk
öncesi değerlerle karşılaştırıldığında %40 oranında bir azalma bulunmuş.
Ayrıca, TAN konsantrasyonu tükenmemiş, IMP egzersizle fazla artmamış ve
hypoxanthine herhangi bir kas örneğinde bulunamamış.
Bu bilgilere rağmen ATP ve PC'nin yorgunluğa sebep
olduğu düşüncesini kaldırıp atamayız. Örneğin, kas faaliyeti sırasında
miyoliflerdeki ATP'nin tüm kasa oranla daha hızlı eksilebildiği farz
ediliyordu. Bu yüzden, tüm kas ATP içeriğinde ortalama bir eksilme varken bile
ATP kasılma mekanizması içinde sınırlanabilmektedir. Diğer bir olasılık ise,
mevcut ATP miktarından ziyade ATP'nin parçalanmasıyla oluşan enerji kas
faaliyeti için sınırlayıcı olmaktadır. Örneğin, 1 mol ATP, ADP+Pi'ye
parçalandığında çıkan enerjinin % 15 oranında olmak üzere, dinlenme sırasındaki
12,9 kcal'den yorucu bir faaliyet sonrasındaki 11 k.cal düzeyine düşmüştür. Bu
düşüşün nedeni, laktik asite bağlı olarak hücre içi H+ konsantrasyonundaki
büyük artış olabilir (Fox ve ark., 1999).
2.2.3. Kas
Glikojen Depolarının Tükenmesi
30 dk. ile 4 saat arasında süren egzersizler
boyunca, kaslarda bulunan glikojen depoları (özellikle ST liflerde) neredeyse
tamamen boşalırlar. Bu ciddi glikojen depolarının boşalmasının kontraktil
yorgunluğa neden olduğu düşünülür. Bunun, bir miktar yağ asidinin ve
karaciğerden alınan glikozun, kas liflerinde yakıt olarak kullanılsa bile,
doğru olduğu düşünülür. Fakat şu açıkça görülmekte ki, boşalmış olan, kas
glikojen depolarını başka hiçbir enerji yakıtı tüm olarak dolduramamaktadır
(Fox ve ark., 1999).
2.2.4.
Diğer Faktörler
Bunlara ek olarak bazı faktörler (henüz çok net bir
şekilde anlaşılmış olmasa da) kas liflerine oksijen alımındaki yetersizlik ve
yetersiz miktarda kan akışı da kassal yorgunluğa neden olabilmektedir (Fox ve
ark., 1999).
Kirkendall 1990’da yaptığı çalışmada periferal
yorgunluğun mekanizmasını inceledi. Yorgunluk beklenen güç çıktısının
devamlılığında düşme olarak tanımlanabilir. Bu da sıklıkla bazı sporlardaki
yaralanmalarla da ilişkilidir. Fiziksel performansa katılanlar için yorgunluğa
neden olan mekanizmaları bilmeleri çok önemlidir. Genellikle yorgunluğun sebebi
tek bir faktöre bağlanır oysa ki yorgunluk birbirini sırayla izleyen birçok
faktörün birleşmesiyle oluşur ve performansı düşürür. Olaydaki tüm evre ve
halkalar istemli iskelet kaslarının kasılması yorgunluğun suçlusu olduğu
söyleniyor. Periferal bölüm, işlevsel motor nöron, sinir kas uyarılma merkezi,
sarkolemma zarı, uyarma-kasılma metabolik birikimi veya enerjinin bitmesini
içerir. Fiziksel antrenmanlar çoğunlukla yorgunluğun başlamasını geciktirmek
için düzenlenirler. Gerçek mekanizmaların özellik kavramına "yorgunluğun
özel" olduğu eklenmelidir. Sporcu için sonuç aynıdır, yani kişinin
beklenen performans seviyesini veya güç çıktısını koruyamamasıdır.
Kaslarda amonyak adenozin monofosfatin
dezaminasyonundan doğar. AMP + H20 adenilat deaminaz 1MP + NH3 Bazı
araştırıcılar gerek bisiklet ergometresinde gerek yürüyen koşu bandında
şiddetli, tüketici egzersizler yaptırılan insanlarda kanda NH3 in arttığını
göstermişlerdir. Egzersizle amonyak artışı mitokondrisi az olan (çabuk kasılan)
liflerde, mitokondrisi çok olan liflere (yavas kasılan) oranla daha çok olduğu
saptanmıştır. Normal istirahat koşullarında insan kaslarında arteriyovenöz
amonyak yoğunluk farkı hemen hemen hiç yoktur ve kanda mevcut amonyak daha
ziyade beslenme kaynaklıdır. Fakat şiddetli, stresli egzersizlerle kanda
amonyak % 400 kadar artar ve bu amonyağın çoğu çalışan kaslardan doğar. Kanda
amonyağın azaltılması bireyin tüketici egzersize dayanma kapasitesini arttırır.
Bu görünüm amonyağın yorgunluk ile ilişkisinin bir kanıtı olarak ifade
edilmiştir. Antrenmanlara kronik bir cevap olarak amonyak husule gelişi de
azalır. Amonyak merkezi sinir sisteminde glutamat, GABA gibi
nörotransmitterleri azaltır, bu yolla sinirsel bozukluklara neden olur.
Kaslarda mitokondrilerde oksidasyonu, glukoneojenezi inhibe eder, diğer
taraftan fosfofruktokinaz enzim aktivitesini artırır, bu yolla laktat husulünü
artırır, kas glikojen deposunu azaltır, ventilasyonu artırarak egzersiz hiperp
nesine katkıda bulunur. Kaslarda glikojen deposunun azalması amonyak husule
gelişini daha da artırmaktadır. Kas glikojen deposunun azalmasını önlemekle
kanda amonyak artımının düşürülebileceği iddia edilmiştir. Görüldüğü gibi
amonyak periferik, santral etkilerle nöromüsküler aktiviteyi bozarak yorgunluk
oluşumunda rol oynamaktadır (Akgün, 1994).
Egzersiz esnasında kasta su ve elektrolit
dengesinin değişmesi de kassal yorgunluğun nedenlerinden biri olarak iddia
edilmiştir. Hayvanlarda gösterilmiş olan, egzersizle vücutta kan ve
dokulararası sıvılar arasında elektrolit kayması insanlarda henüz
gösterilmemiştir (Akgün, 1994).
1-6 saat kadar süren yorucu egzersizlerde çok defa
yorgunluk kasta glikojen deposunun tükenimine, ısı stresinin neden olduğu
dehidratasyona, muhtemelen muhtelif sıvı kompartımanları arasındaki elektrolit
kaymalarına bağlıdır. Enerji kaynaklarının yalnız kasda değil hücre dışı
sıvılarda ve karaciğerde azalması da yorgunluğa katkıda bulunur. Bu gibi
durumlarda ciddi bir hipoglisemi görüldüğü bildirilmiştir (Akgün, 1994).
56 saattan fazla süren yorucu egzersizlerde ısı
stresinin neden olduğu dehidratasyon ve kompartımanlar arası elektrolit
kaymalarına ilaveten aktif kaslarda veya kanda hatta karaciğerde enerji
kaynaklarının azalması yorgunluk nedenleridir. Yorgunlukta diğer faktörler
hormonal düzenlenmede oluşan değişikliklerdir (Akgün, 1994).
Lokalize kas yorgunluğunda.(periferik
yorgunluk) aktif kasta kendisini gösteren biyokimyasal değişiklikler bu
değişikliklere duyarlı kas reseptörlerine etki etmekte ve böylece lokalize kas
yorgunluğunun sebep olduğu bu kimyasal değişiklikler yorgunluk duyumunun
alınmasında önemli rol oynamaktadır (Akgün, 1994).
Kas ısısı da periferik yorgunlukta rol oynayan bir
faktör olarak geçer. Vücut ısısı normal koşullarda yapılan eforun relatif
şiddetine yani maksimal aerobik gücünün yüzde kaçı ile efor yapıldığına
bağlıdır. Bisiklet ergometresinde yapılan egzersiz esnasında hem kas, hem vücut
iç ısısı simültane bir şekilde ölçülmüş ve çalışan kastaki ısının nisbi egzersiz
yüküne bağlı olduğu saptanmıştır. Kasın lif bileşiminin de bu hususta etkisi
olduğu gösterilmiştir. Bileşiminde FT lifleri fazla oranda bulunan kaslarda ısı
artması daha süratli olmaktadır (Akgün, 1994).
Gonzalez Alonso ve ark. (1999) yaptıkları çalışmada,
kompanse edilemeyen sıcak çevre koşullarında yüksek iç (kor) ısı antrenmanlı
sporcularda yorgunluğa yol açtığı sonucunu bulmuşlardır.
Hultman, Spriet, Sodelûnd (1986) yaptıkları
çalışmada kassal yorgunluğun biyokimyasını incelediler. Yorgunluk veya güç
uygulamasının azalması aynı zamanda güç uygulama içindeki çapraz köprü
bağlantısının azalması durumudur. Güç uygulaması için iki işleme gereksinim
duyulur: Birincisi sarkoplazmik retikulumdan sarkoplazmaya Ca++ salınımı ve
troponin mölekülü ile Ca++ birleşmesi. İkinci olarak miyozinaktin çapraz
köprüsünün oluşmasıdır. Bu işlemler en azından üç farklı ATPaz reaksiyonuna
gereksinim duyar ve ATP hidrolizi azaldığında sonuç olarak uyarılır. ATP
hidrolizinin azalması; ATP azaldığında veya reaksiyon ürünleri (ADP, Pi ve H+)
uyarım isteyen düzeye geldiğinde veya kasdaki pH düzeyi aktomiyozin ATPaz
aktivitesini uyaracak kadar azaldığında, düşük pH Ca2+
serbestlenmesini ve Ca2+ troponin bağlanmasını azaltacaktır.
Izometrik kasılmada, hem PCr azalması hem de anaerobik glikolisis ADP
fosforilizasyonu sağlanmasıyla iyi korunabilir. PCr deposu tükendiğinde güç
azalmaya başlar ve eğer kas aktivasyonu sağlanırsa, güç düşmekte olan
glikolitik oranı ile birlikte azalmaya devam eder. ADP fosforilizasyon oranı
başarılı bir şekilde azalır ve ATP içeriği ADP en az geçici artışı ile birlikte
düşer. ADP’deki küçük artışın haricinde ATP düşüşü IMP artışındaki eş molar ile
dengelenir. Laktat birikimi değeri 6.25'i bulan kas pH' ile artmış asidite
üretir. Serbest ADP içeriğindeki erken değişimler güç üretimindeki başlangıç
azalmasının nedeni olarak göz ardı edilemez. Supra maksimum iş yoğunluğu ile
dinamik egzersiz içinde yorgunluk gelişimi ile metabolizma arasındaki ilişki
benzerdir. Laktat formasyonu olmaksızın oksidatif metabolizmaya bağlı dinamik
egzersizin sürdürülmesinde glikojen deposu tükendiğinde yorgunluk noktasına
ulaşılır. Enerji substratesi düşük maksimum oranlı ATP tekrar sentezi ile
karbonhidrattan yağa dönüştüğünde ADP fosforilizasyon oranı yine azalır.
McKenna ve ark. (1996) yaptığı çalışmada iskelet
kası ve kanda egzersiz sırasında antrenmanın potasyum, kalsiyum ve hidrojen
iyonu düzenlemesini araştırmış. Egzersiz sırasında iyonik düzenlemeler kas
uyarımı, kasılma ve metabolizmasi ve elbetteki kas fonksiyonu için kritiktir.
Bu tekrarda antrenmanın K2+, Ca2+ ve H+
iyonunun kas içinde düzenlemesi ve kanda K+ düzenlemesi konu
edilmiştir. Antrenmanlı olmak kasda ve kanda K+ düzenlenmesine yol
açar ve kassal yorgunluğu azaltır. Dayanıklılık, sprint ve kuvvet antrenmanları
kasda Na+, K+ pompalama konsantresini hızlandırır,
genellikle egzersiz sırasında plazma içindeki [K+] azaltmasına, yani
ulaşamamasına sebep olur. Aynı zamanda çiftleşen kas Ca2+
düzenlemesi yorgunluk üzerinde hayati önem taşır. Bununla ilgili antrenman etkisiyle
ilgili çok az şey biliniyor. Farelerde hızlı kasılma kasları, aşırı
yüklenme-hipertrofi ve dayanıklılık antrenmanları sarkoplazmik retikulumda Ca2+
alımını azalttığı bildirilmiştir. Hızlıdan yavaş fibrillere taşınım ise sabit
kalmıştır. Insan kasında, dayanıklılık ve kuvvet antrenmanlarının kas Ca2+
ve ATPaz konsantresi üzerine hiç etkisi yoktur. Kaslarda Ca2+ alımı,
Ca2+ ATPaz salınımı sırasındaki aktivite yorgunluk sonucu azaltılır.
Kuvvet sporcuları ve spor yapmayan bireyler arasında fark bulunamamıştır. Kas H+
birikimi egzersiz sırasında yorgunluğa sebep verebilir ve sprint antrenmanı
tarafından çesitlendirilir. Sprint antrenmanı kasdaki lakdik asit ve bitkinliği
artırabilir fakat kas içinde [H+] salınımı değişmez veya azaltmaz.
Kasdaki [H+] artışını azaltması iş performansı ile ilgilidir.
Antrenman sonrasi H+ düzenleme kapasitesindeki artış kas buffer
kapasitesini ayrıştırabilir. Böylece antrenman kas ve kandaki K+ ve
kasdaki H+ düzenlemesini sağlar. Gelişmiş kas performansını sabit
tutar ve yorgunluğu azaltır; bununla beraber kasılma sırasında kasdaki Ca2+
düzenlenmesiyle antrenman etkisi hakkında çok az şey biliniyor.
Vollestad ve Sejersted'nin (1988) yaptığı
yorgunluğun biokimyasal korrelasyonu çalışmasında; kas yorgunluğu güç kullanma
kapasitesinin azalması, genellikle egzersiz sırasında oluşan aşırı bitkinlik,
ki zorunlu güç veya egzersiz yoğunluğu daha fazla sürdürülemezken oluşuyor. Bu
çalışmada birkaç biokimyasal ve ionik değişikliği egzersiz sırasında kasta
oluşan, ve bunun mümkün olan etkilerini elektiriksel ve liasin kasılma
mekanizmasıyla ilgili bölümünün tekrar çalışması olarak ele alınmış. Genel güç
kapasitesinde tükenme ile ilgili bilgi yok fakat bu faktör enerji yenilenmesi
ve dayanıklılığı belirleyen esas nedendir. Hidrojen ionunun ve fosfat
konsantresinin artması genel güç kapasitesini azaltacaktır fakat yorgunluk bu
ionların birikmesiyle oluşmaz. Bunlar eğer kasılma için gerekli olan aerobik
ATP üretimi yetersizse önemli olabilir. Veriler K+ nın dağılma
dengesinin yeniden dolma kapasitesini yüksek uyarıcı sıklığıyla
engelleyebileceğini söylüyor. Fakat hücre dışı K+ birikimi uzun
süren dinamik veya statik egzersizlerde dereceli olarak artmaz ve yorgunlukla
direk ilgili değildir. Kas aktivitesi sırasında sarkoplazmik retikulumdan tekrar
eden Ca2+ salınımı mitakondriden oluşan Ca2+ olarak tahmin ediliyor
bunun da uyarım sıklığını ve süresini arttırdığı ve mitakondrial fonsiyonları
bozduğu düşünülüyor. Bu nedenden dolayı, Ca2+ nin düşmesi ve
sarkoplazmik retikulumdan ayrılmasının tüm egzersiz tiplerinde genel güç
kapasitesini azalttığı sonucuna ulaşmışlar.
Fitts'in (1994) çalışmasında kompleks bir problem
olan yorgunluk, birçok faktör etkilenen, beklenen veya ihtiyaç duyulan güç
çıktısının korunumunun azalması olarak tanımlanır. Kasılan kasların hangi tip
liflerden oluştuğu, yorgunluk, egzersiz çeşidi ve kasılma aktivitesinin süresi
önemli etkenlerdir. Yorgunluk birincil olarak kas hücrelerinin içinde görülür
ve birçok kısımda merkezi sinir sistemi veya kas sinir bağlantısı rol oynamaz. Yorgunluk
merkezinin yüzey dokuya yayılmasıyla ilgili temel hipotez, EC çiftleşmesi veya
metabolik olaydır. İskelet kasları en azından dört lif çeşitinden oluşur (üç
hızlı kasılan ve bir yavaş kasılan). Yavaş tip I ve hızlı tip II lifleri en
yüksek mitakondrial içerikleri ve yorgunluğa direnç gösterme olayını kapsar.
Yorgunluk derecesinde lif çeşitlerinin farklılığı dışında kasılma karakteristik
değişimleri tüm kaslarda, tek motor ünitesinde ve tek lifde yorgunluk gelişimi
olarak gözlenir. PO azalır, kasılma ve dinlenme süresi artar. Ek olarak,
gerilim gelişimindeki tepe noktasında azalma ve azaltılmış VO değişimi
yorgunluğa direnç gösterir daha sonra da PO'ya gösterir. Başlangıçtaki
önyorgunluk değerinin en azından % 10'una düşene kadar PO gözlenemez. Bununla
beraber, yorgunlukta azalan tepe güç hem PO hemde VO azalmasıyla ilgilidir. Kas
liflerinde hasar olmadan uzun dinlenme zamanı yorgunluğun neden olduğu
güç-sıklık eğrisini sola kaydırır, bu da tepe gerilim az sıklıkta uyarımlarda
bile oluşur. Mekanizması tam anlaşılmamıştır, merkezi sinir sistemi bu durumu
algılamış ve yorgunluk gelişimi gibi alphamotor sinir aktivasyon sıklığı
azalmış olabilir. Bazı durumlarda güç-sıklık eğrisi sağa kayabilir. Her ne
kadar bu durum ispatlanmamışsa da kas yaralanmalarına sebep olur. Öyle ki
sarkoplazmik retikulum daha az Ca2+ düşük sıklıkta aktive etmesi
şeklinde açıklanabilir.
4. Sonuç
Sonuç olarak, lokal kassal yorgunluk; motor son
plakta, kasın içinde kontraktil (kasılma) mekanizmada ve Merkezi Sinir
Sisteminde meydana gelmektedir.
Motor son plaktaki yorgunluk; genellikle FT tip kas
lifinde, büyük bir ihtimalle, kimyasal transmitter ve acetylcholine açığa
çıkmasındaki düşüşten dolayı, meydana gelmektedir.
Kasın içindeki yorgunluk;
1. LA toplanması,
2. ATPPC depolarının boşalması,
3. Kas glikojen depolarının boşalması,
4. Oksijen ve kan akışının yetersizliğinden
kaynaklanabilir.
Ancak kassal yorgunluk üzerinde etkisi olabilecek
bir çok mekanizmayı inceleyen bu çalışmalarda da görüldüğü gibi hala bir
belirsizlik var ve sonuçlarda kesin bir ifade kullanılmamıştır. Bu çalışmalar
sonucunda kassal yorgunluğun meydana gelişinde Ca2+'nin, düşen pH'in ve laktik
asit birikiminin rolü büyük görünmektedir. Ayrıca egzersizle birlikte kaslarda
amonyak birikiminin artması, kas glikojeninin azalması, yetersiz kan akımına
bağlı 02 azalması, kas ısısının artması, ATPPC'nin azalması da
yorgunluk üzerinde etkili görülmekte. Ancak tüm bunlar tam olarak açıklığa
kavuşmuş değildir. Bu nedenle bu konu ile ilgili daha geniş çalışmalar
yapılmalıdır. Ayrıca yapılan araştırmaların çoğunda denekler laboratuvar
hayvanlarıdır. Sporcularla yapılan çalışmalara çok fazla ihtiyaç vardır.
Literatür araştırması sonucunda kassal yorgunlukla ilgilenen araştırmacıların
denek olarak aktif sporculara daha fazla yer vermeleri kas yorgunluğunun
mekanizmasının açığa çıkmasında önemli bir aşama olacaktır.
KAYNAKLAR
1.
Akgün, N. (1994). Egzersiz ve Spor Fizyolojisi. Ege Üniversitesi Basımevi, Izmir.
2.
Allen, D.G.; Wessterblad, H.; Lannergren; J. (1995). "The role of intracellular
acidosis in muscle fatique". Adv. Exp. Med. Biol. 384:57-68.
3.
Astrand, PO; Rodahl, K. (1988). Textbook of Work Physiology: Physiological
Bases of Exercise. 3rd Edition. Mc GrawHill Book Company.
4.
Baker, A.J.; Longuemare, M.C.; Brandes, R.; Weiner, M.W. (1993).
"Intracellular tetanic calcium signals are reduced in fatique of whole
skeletal muscle". Am. J. Physiol. 264(3):577-582.
5.
Baldwin, J.; Snow, R. J.; Carey, M. F; Febbraio, M. A. Am. J. Physiol. 277
(Regulatory Integrative Comp. Physiol. 46): R295R300, 1999]. Akt. Febbario,
M.A.; Dancey, J. (1999). "Skeletal muscle metabolism during prolonged,
fatiguing exercise". J. of Appl. Physiol. Vol. 87, Issue 6, Dec.
2341-2347.
6.
Bompa, T .O., (1990). Theory and Methology of Training. Toronto. York Uni.
Press.
7.
Dutka, T L.; Lamb, D. (2000). "Effect of lactate on depolarızationinduced
Ca2+ release in mechanically skinned skeletal muscle fibers". Am. J.
Physiol. Cell Physiol. 10 Jan.
8.
Favero, T .G. (1999). "Sarcoplasmic reticulum Ca2+ release and muscle
fatigue". J. of Appl. Physiol. Vol. 87, Issue 2, Aug. 471-483.
9.
Febbario, M.A.; Dancey, J. (1999). "Skeletal muscle metabolism during
prolonged, fatiguing exercise". J. of Appl. Physiol. Vol. 87, Issue 6,
Dec. 2341-2347.
10.
Fitts, R. H. (1994). "Cellular mechanisms of muscle fatique".
Physiol. Rev. 74(1):49-94.
11. Fox,
E. L; Bowers, R.W; Foos, M. C. (1993). The Physiological Basis of Exercise
Sport. Brown & Bencmark Pubs. Dubuque, IA.
12. Fox,
E. L; Bowers, R.W.; Foos, M.C. (1999). Beden Eğitimi ve Sporun Fizyolojik
Temelleri. Çev: Cerit, M. Ed: Yaman, H. Bağırgan Yayımevi, Ankara.
13.GonzalezAlonso,
J.; Teller, C.; Andersen, S.L.; Jensen, FB.; Hyldig, T; Nielsen, B. (1999).
"Influence of body temperature on the development of fatigue during
prolonged exercise in the heat". J. of Applied Physiology. Vol. 86, Issue
3, March. 1032-1039.
14.
Günay, M. (1998). Egzersiz Fizyolojisi. Bağırgan
Yayımevi, Ankara.
15.
Housh, T.J.; deVries, H.A.; Johnson, G.O.; Evans, S.A.; Tharp, G.D.; Housh,
D.J.; Hughes, R.J. (1990). "The effect of glycogen depletion and
supercompensation on the physical working capacity at the fatique
threshold". Eur. J. Appl. Physiol. 60(5):391-394.
16.
Hultman, E.; Greenhaff, PL. (1991). "Skeletal muscle energy metabolism and
fatigue during intense exercise in man". Sci. Prog. 75(298 Pt 34):361-370.
17.
Hultman, E.; Spriet, L.L.; Soderlund, K. (1986). "Biochemistry of muscle
fatique". Biomed. Biochim. Acta. 45(12):97-106.
18. Kirkendall,
D.T. "Mechanisms of peripheral fatique". (1990). Med. Sci. Sports
Exerc. 22(4):444-449.
19.
Lannrgren, J.; Westerq`lad, H. (1994). "Muscle fatique metabolic changes
in muscle mass". Nord. Med. 10g(1):23-27.
20.
McCully, K.K.; Clark, B.J.; Kent, J.A.; Wilson, J.; Chance, B. (1991).
"Biochemical adaptation to training: implications for resisting muscle
fatique". Can. J. Physiol. Pharrriacol. 69(2): 274-278.
21.
McKenna, M.J.; Harmer, A.R.; Fraser, S.F; Li, J.L. (1996). "Effects of
training on potassium, calcium and hydrogen ion regulation in skeletal muscle
and blood during exercise". Acta. Physiol. Scand. 156(3):335-346.
22.0rtenblad,
Niels, Gisela Sjogaard, and Klavs Madsen. (2000). "Impaired sarcoplasmic
reticulum Ca2+ release rate after fatiguing stimulation in rat
skeletal muscle. J. Appl. Physiol. 12 April.
23.
Smith, R.D. (1989). "Biochemical aspects of peripheral muscle
fatique". Sports Medicine. 7(2):125-138.
24.Stainsby,
WN. (1986). "Biochemical and physiological bases for lactate production".
Med. Sci. Sports Exerc. 18(3):341-343.
25.
Vollestad, N.K.; Sejersted, O.M. (1988). "Biochemical correlates of
fatique". Eur. J. Appl. Physiol. 57(3):336-347.
26.
Westerblad, H.; Allen, D.G. (1993). The influence of intracellular pH on
contraction, relaxation and [Ca2+]i in intact single fibres from mouse muscle.
J. Physiol. (Lond) J u1;466:611-628.
27.
Williams, J.H.; Klug, G.A. (1995) "Calcium exchange hypothesis of skeletal
muscle fatique: a brief review". Muscle Nerve. 18(4):421-434.