C Spor
06.10 CUMHURİYET Spor 06.10.2004-10
sayfa
Atlet oldu boykot yedi,
üniversiteden kovuldu, gazetesi kapatıldı, Meclis'e girdi, savaş suçluları
mahkemesinde yargıç oldu
Önce pistte, sonra siyasette
yarıştı
ABDÜLKADİR YÜCELMAN
Hareketli ve renkli günlerin adamı olarak hem Türk sporuna hem Türk
siyasi yaşamına imzasını attı M. Ali Aybar .
Galatasaray Lisesi'nde devlet hesabına okuduktan sonra İstanbul Hukuk
Fakültesi'ni bitirdi, doktora için Fransaya gitti, Almanlar Fransa'yı işgal
edince Türkiye'ye döndü. Doçentlik yıllarında (1942) tek parti rejimini
eleştiren yazılarından dolayı üniversiteden çıkartıldı. Çıkardığı Hür adlı
gazete sıkıyönetim tarafından kapatıldı. İzmir'de çıkardığı Zincirli Hürriyet
gazetesi meydanlarda yakıldı,İstanbul'a geldi tutuklandı, genel aftan (1950)
yararlanıp Paşakapısı Cezaevi'nden kurtuldu. Avukatlığa başladı, Türkiye İşçi
Partisi'nin genel başkanı oldu, parlamentoya girdi. Vietnam savaşından dolayı
ABD'yi yargılıyacak savaş suçları mahkemesinin yargıçları arasında yer aldı.
M. Ali Aybar'ın yaşamı arasında bir dönem var
ki onun sporla yatıp kalktığı yıllar. Ve onun ulusal atlet olarak Atina'da
takım arkadaşı rekortmen Semih Türkdoğan ile birlikte yaşadığı olay Türk ve Yunan
basınında günlerce manşetten düşmemişti.
'Altın madalyamı çaldılar'
Yıl 1930. Balkan Atletizm Oyunları'nın 100 metre koşusunda startı (çıkış)
veren Yunanlı hakem, Yunanlı atletin hatalı çıkışına göz yummuştu. Bu yarışta
rekortmenimiz Semih Türkdoğan
yarışı ikinci bitirmişti. Bu Türkdoğan'ın altın
madalyasının gasp edilmesi anlamı taşıyordu. İtirazlarımız bir fayda getirmedi
yarış yinelenmedi.
Ertesi yıl Balkan yarışlarını yine Atina organize etmiş ve ilginçtir ki 100
metrenin çıkıç hakemliği yine aynı Yunanlıya verilmişti. Oysa olaylı yarıştan
sonra bu hakemin bir daha görev almayacağı sözü verilmişti. Semih Türkdoğan, ''Bu
hakemi protesto ediyorum. Bu hakem benim altın madalyamı çalmıştı'' diye
yarışa çıkmak istememişti. Tribünde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü
ve Yunan Başbakanı Venizolos vardı ve bir skandal söz konusuydu.
Yunanlar ''Başka starterimiz yok'' diyerek gayet pişkin davramış ve
durum yine tribünde oturan Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras 'a kadar
ulaşmıştı. Semih Türkdoğan
ise ısrarlıydı: ''Startı bu hakem verirse koşmam.'' Yapılacak bir şey
yoktu, İsmet Paşa ise olayı tek sözcükle yorumlamıştı: ''Yazık'' Bu tek
kelime atletimiz Semih için mi, yoksa Yunanlılar
için söylenmişti anlaşılamamıştı.
Aybar'lı takımdan rekor
100 metre koşusuna katılmıyan Semih Türkdoğan daha sonra 4x100 koşusuna katıldı. Haydar Süslüay, Mehmet Ali
Aybar , Enver Aziz Göknil ve Semih Türkdoğan'dan
kurulu Türk bayrak takımı 43.4'lük dereceyle Balkan rekorunun da sahibi
olmuştu.
M. Ali Aybar'ın kahramanı olduğu bir başka
olay daha vardı.
Kafile Türkiye'den yola çıkmadan önce atletlere bir taahhütname
imzalatılmıştı. Bu bir itaatname taahhütnamesiydi. Yani ne olursa olsun hiçbir
şeye hiçbir şekilde itiraz edilmeyecek sözüydü. M. Ali Aybar tüm atletlerin
imzaladıkları bu taahhütnameyi imzalamamış, ''Belki bana biftek yerine pilav
yedirirsiniz. Ben böyle bir taahhütnameyi imzalamam'' demişti. Buna en çok
kızan da Başbakan İsmet Paşa olmuştu.
Bu itaatsizliği(!) kafile yurda döndükten sonra patladı. Atletizm
Federasyonu, Semih Türkdoğan'a
ebedi boykot, M. Ali Aybar'a da bir yıl ceza
verdi. Aradan 34 yıl geçmişti, İsmet İnönü yine Başbakanlık koltuğundaydı
(1965) M. Ali Aybar ise Türkiye İşçi Partisi
Genel Başkanı. Parlamentonun kapısında karşı karşıya geldiler. M. Ali Aybar İsmet Paşa'ya yol verdi, İsmet Paşa
kendisine yol veren M. Ali'yi görünce durdu: ''Neydi
o Atina'daki haliniz. O günü hiç unutmam, hâlâ sana kırgınım...''
Siyaset başka, ama İsmet Paşa'nın siyaseti daha başkaydı...