2000 - SYDNEY

15Eylül-1Ekim

XXVII. olimpiyatlar

Olimpiyat meşalesini taşıyan:Cathy Freeman

Açılışı yapan:Genel Vali Sir W.P. Deane

Katılan ülke sayısı: 200 (aslında IOC üyesi 199 ülke katıldı.Doğu Timor IOC tarafından üye kabul edilmemesine rağmen,IOC bayrağı ile ve ‘Bağımsız Olimpiyat atletleri’adı altında yarışmalara katıldı.)

Katılan sporcu sayısı:10.651 (6.562 erkek 4.089 bayan)

En çok madalya kazananlar:

Aleksey Nemov:           (Rusya-Jimnastik)           2A     1G     3B             Toplam 6

Lan Thorpe:                 (Avustralya-Yüzme)        3A      2G     --               Toplam 5

Marion Jones:              (ABD-Atletizm)              3A      --       2B              Toplam 5

Dara Thorres:              (ABD-Yüzme)                2A      --       3B              Toplam 5

İnge de Brujin:             (Hollanda- Yüzme)         3A     1G      --               Toplam 5

 

 Yılın olayları

Adı dahi bilinmeyen ve sadece Rusya’nın gizli servis teşkilatı olan KGB’nin bir yetkilisi olarak tanıtılan Putin’i Başbakanlığa atayan Başkan Yeltsin,1999yılının son gününde bir sürpriz yaparak ,görevinden ayrıldı ve yerini Geçici Başkan olarak Putin’e devretmişti.Putin kısa süre içinde yapılan seçimle başa geçerek geçici başkan olmadığını gösterdi.bu arada,tedavi için geldiği Londra’da,Şili eski diktatörü Pinochet’nin hakkında açılan davalar sonuçlanmadan ve 16 gün ev hapsinde kaldıktan sonra,hastalığı nedeniyle ülkesine dönmesine izin verildi.Amerika’da verilen idam cezalarının eksik ve yanlış deliller yüzünden uygulandığının ortaya çıkması,yargıya olan güveni sarstı.Suriye lideri Hafız Esat öldü,Almanya,2.Dünya Savaşında esir işçi olarak zorla çalıştırılanlara 5 milyar ödemeyi kabul etti.içinde 118 denizci bulunan ve nükleer yakıtla çalışan Rus deniz altı Kursk, Barents sularında battı.

Türkiye’de, Hizbullah’ın elebaşları öldürüldü ve yakalandı, pek çok kentte Hizbullah’ın öldürüp gömdüğü kişilerin mezarları bulundu.Cumhurbaşkanı Demirel’in yeniden seçilmesi için Anayasa’nın değiştirilme isteği TBMM’de kabul görmedi.Cumhurbaşkanlığı seçimini,533 milletvekili’nin 330 oyunu alan Anayasa Mahkemesi Başkan’ı Ahmet Necdet Sezer kazandı.Papaya yapılan saldırıda İtalya’da yapılan Ağca, Türkiye’ye getirildi ve daha önce işlediği suçlardan dolayı mahkum oldu.


  Olimpiyatlar , ikinci kez Güney Yarım-Küresi’nde yapıldı.Bundan önce,1956’da Avustralya’nın Melbourne kentinde yapılan Oyunlarda binicilik ,ülkenin ozaman ki yasalarına göre,yarışacak atların 6 aylık bir karantina süresinden geçme zorunluluğu nedeniyle,bu spor branşı Stokholm’e aktarılmıştı.bu sefer karantina yoktu.Avustralyalılar,uzun yıllardır Oyunların tekrardan ülkesine gelmesini izliyorlardı.bu nedenle de,1992 için Brisbane ve 1996 içinde Melbourne aday olmuşlardı.Sydney , gerçekten çok iyi hazırlandı.Sydney aday olduğunda kente hiç şans tanınmamıştı.fakat ,1993’de Monaco’da yapılan seçimde ,Beijing ‘i iki oy farkı ile geçen Sydney ,2000 Olimpiyatlar’nın sahipliğine kavuştu.

Konuştukları İngilizce’nin farklı aksanı, yaşadıkları koskoca adanın onlara verdikleri güven,bir bakıma, dünya’nın kalabalık kıtalarından uzak olmaları, bu ülke sakinlerinin gelen yabancılara gayet dostane yaklaşmalarını yaratan unsurlardı. Sydney gerçekten çok iyi hazırlandı. Spor tesisleri ,organizasyonun saat gibi işlemesi, trafik probleminin artadan kalktığı ve dünya’nın her tarafından ve her yaşta insanın gelip ‘gönüllü’ olarak çalıştığı ve – iki hafta süresince, dünyanın tüm ilgisini çeken bir yöre oldu.

Sydney de temsil edilen 200 ülkeden 80 ülkenin sporcuları madalya ile evlerine döndüler. Amerika kıtasından 14 ülke toplam 179, Avrupa’dan 39 ülke 506, Afrika’dan 8 ülke 35, Asya’dan 17 ülke 146 ve Avustralya ve Yeni Zelanda’dan oluşan Okyanusya kıtası da toplam 62 madalya aldılar.ülke olarak madalya sıralamasında Amerika birinci gelirken, ardından Rusya, Çin  ve Avustralya sıralandılar.

Kıtaların kazandığı madalyalar incelendiğinde Avrupa ve Amerika kıtalarının Atletizm ve Yüzmede en çok madalyaya sahip çıktıkları görüldü. Afrika kıtası ise sadece futbolda aldığı bir altınla yetinirken , atletizm de aldığı ve çoğunluğu Etiyopya ve Kenyalı atletlere ait madalyalarla sıralandığı görüldü. bu duruma göre Afrika kıtası genelde sadece atletizm de başarılı olmuştu. Asya ülkeleri beklide çoğunlukla, vücut yapıları nedeniyle, kuvvet sporları olan judo ve halterde kendilerini gösterdiler.

Yaratıcılığın yüksek teknolojiyle bağdaşmasının en iyi uygulanması stad’da ki dev meşale ile simgelendi.

 

Doping denen felaket bulutları Sydney’de de gezindi.Çinliler sporcularını daha Sydney’e yollamadan önce sıkı bir taramadan geçirdiler ve pek çok tanınmış şampiyon Sydney’e yollanmadı. Bu arada Sydney’e gelen Çinli sporcular içinden de, eşyaları arasında doping maddesi olanlar ayıklandı.buna rağmen, oyunlar sırasında bazı sporcular, dopingli olduğu saptanınca ülkelerine yollandılar.

Ama,en büyük olay Sydney’de tam beş altın madalya alacağını iddia eden Amerikalı güler yüzlü sprinter bir uzun atlayıcı bayan atlet Marion Jones ‘un kocasının doping alması nedeniyle patladı.Amerikalı yetkililer,Jones’un gülle atmada madalya şansı olan kocası C.J.Hunter’in Sydney’e gelmeden önce doping aldığının saptandığını ve takımdan çıkarıldığını duyurdular.Doping almakla Hunter bir suç işlemişti ve yarışmalara katılamazdı.Ama, Amerikalı yetkililer, bu durumu daha önce saptayabilirler ve Hunter’i Sydney’e götürmezlerdi.Dedikodular,Sydney’i sardı ve oyunları sırasında saptanabilecek bir doping olayının doğuracağı kasırgayı göze alamayan yetkililerin erken davranarak olayı açıkladıkları kanısı Sydney de konuşuldu.

Bu olay ,seyirciler kadar rakipleri tarafından da sevilen Marion Jones’i çok üzdü.ve oyunlar süresince kocasının yanından ayrılmadı.ama tüm bu üzüntüler ,Marion Jones’un altın almasa da ,beş madalya kazanmasına engel olmadı.Jones katıldığı 100 ve 200 metre finallerinde rakiplerini ezdi ,geçti ve iki altın kazandı.Süratine rağmen tekniği iyi olmadığından ,uzun atlamada ancak bronz madalya ile yetindi.

Oyunların son günü , 4x100 bayrak ve 4x400 bayrak yarışlarında da yer aldı,ilkinde bir bronz ,ikincisinde ise ,altın kazanarak ,sözünü tuttu.

 

Havuzlarda rakip tanımayan Inge de Brujin , Sydney’de ‘uçan Hollandalı ‘diye anılmaya başlandı.bir yıl öncesine kadar,kenardaki bir isim olarak bilinen bu sempatik yüzücü Oyunlar’dan birkaç ay önce kırdığı kısa sprint mesafe rekorları ile tanınmaya başlamıştı.bu yeniden doğan şampiyonun Sydney’de başarılı olacağını doğru tahmin eden bir fotoğrafçı,İnge’nin sarı yaldızla kaplı duruşunu gösteren bir resmini çekti ve İnge kadar kendi de meşhur oldu.

 

Ve Marion Jones ,ülkesine döner dönmez kocasını boşadı!

Spor’da profesyonelliğin kabul edilmesini ve formda kalmasını bilen şampiyonların da spor’u adeta bir meslek haline getirmesi ile, Coubertin’in ‘Olimpiyatlar’da amaç yenmek değil katılmaktır.’ Sözü artık sadeca tarih kitaplarında yerini buluyordu.Yetenekli genç olimpiyatlara sadece bir değil,birkaç madalya almak için geliyor ve ,beklide hızını alamayıp,her dört yılda bir başka bir madalya peşinde koşarak hem kesesini dolduruyor hemde Olimpiyatlar tarihinde kendi adını daha büyük harflerle yazdırıyordu.

Bu nedenle, çeşitli dallarda yarışan birkaç eski şampiyon,Sydney’e geldiklerinde,madalya koleksiyonlarını zenginleştirmek amacıyla rakiplerinin karşısına çıktılar Greko- Romen süper ağır siklet’te Rus Aleksandr Karelin Seoul,Barcelona ve Atlanta’da aynı siklette ardı ardına 3 altın madalya kazanan ilk ve tek şampiyon olmuş ve dünya basınında büyük yer almıştı.Karelin,bu sefer,bir başka rekor kırma imkanına kavuşamadı ve Amerikalı rakibi Rulon’un gençliği ve acı kuvveti ancak bir gümüş madalya ile evine döndü.

Başka bir Rus ,50 ve 100 metre serbestte  Barcelona ve Atlanta havuzlarının yıldızı Aleksandr Popov da altın madalyalarının sayısını artıramadı.Bu arada ‘Herkül’ adı ile de anılan Naim Süleymanoğlu ,dördüncü kez katıldığı Olimpiyatlar ’da ,her zaman geçtiği rakipleri karşısında formunu bulamadı ama yinede aynı siklette  3 altın madalya kazanan halterci olarak anılmaya devam etti.

Sahip olduğu altın madalyaların sayısını artırmak amacıyla Sydney’e gelenler arasında gerçekten en dikkati çeken İngiliz Kürekçi Steven Redgrave idi.daha 18 yaşında iken Moskova Oyunlarında madalya kazanma rüyaları gören Redgrave,takıma seçilmesine rağmen ,İngiliz Hükümetinin boykot kararını ve Moskova’yı milli takıma getiren İngiliz Olimpiyat Komitesi’nde devlet yardımının kesilmesi sonucu,parasızlıktan geride bırakılan bir avuç genç sporcu içinde kalmıştı.los

İngiliz kürekçi Steve Redgrave, los angeles’den beri madalya kazanmaya alışık olup beklide dayanamayıp, "Atina’da da yarışabilirim" diyor.

 

Angeles’de 4 Tek Dümenli’de altın kazandıktan sonra, Seoul’da dümensiz 2 Tek’de altın madalyayı alırken,Dümenlide de bir bronz madalya klazanmıştı.Barcelona’da 4 Tek’de bir altın alıp geldiği Atlanta’da da zaferini tekrar edince,Redgrave bilhassa İngiliz spor basının ilgisini çekti.Sydney’de ise yeni bir rekor kırarak,branşında ardı ardına 4 altın madalya kazanan tek adam oldu.

Bu arada halterde Halil Mutlu ve güreşte Hamza Yerlikaya, Atlanta’da ki başarılarını tekrar ederek ,ikinci altın madalyalarına da kavuştular.

Her Olimpiyatta bazı eski şampiyonlar,alıştıkları altın madalyaları gençlere bırakmadan toparlayıp giderken,bazı gençlerde,eski şampiyonları ün ve itibarlarına hiç saygı duymadan onları yenerler ve altın madalyaları boyunlarına takarlar.Sydney’de de böyle oldu.

Ama,Olimpiyatlarda kendilerini ilk kez gösterenler,Sydney’de eski şampiyonlar kadar ilgi gördüler.bunlardan biri ,akşam karanlığında Olimpiyat köyüne dönerken kapıda yapılan elektronik kontrolde,hassas aygıtın verdiği sinyal nedeniyle durduruldu ve üstü arandı.Sporcu,gayet rahat bir şekilde elini cebine soktu plastik bir torba içinden iki tane altın madalya çıkardı.Yetkililer özür dilediler.Cebinden altın madalyalar çıkaran 17 yaşındaki dev genç sporcunun adı İan Thorphe’du ve sadece o günün bereketini odaya taşıyordu.Thorphe kazandığı 3 altın ve 2 gümüş madalya ile , 18 milyon Avustralyalı’nın sevgilisi oldu.

Bayanlar yüzme yarışmalarında da kucak dolusu madalya kazananlar arasında Hollandalı İnge de Brujin , başarıları kadar cana yakınlığı ile alkışlandı.ama basından bazı çatlak seslerde çıkmaya başlamıştı.İnge 1996 Atlanta takımına girmesine rağmen oyunlara katılmamış ve 2000 yılı başlarına kadar da kendine madalya hakkı tanınmamış bir yüzücüydü.Fakat mevsim başında 50 ve 100 metre serbestte dünya rekorları kırmaya başlayınca dikkati ve aynı zaman da şüpheleri üzerine çekti.Öyle ya nasılda bu kadar kısa bir sürede  İnge bu başarıyı elde etmişti?Dedikodular Sydney’de de devam etti.İnge 50 ve 100 metre serbestte olduğu gibi , 100 metre kelebekte de altın ve 4x100 serbestte bayrak yarışında gümüş kazandı.Basın İnge’ye 4 yıl İrlandalı Smith’e baktıkları açıdan bakıyorlardı. Ama, tüm testleri geçen İnge, ülkesine bir prenses gibi döndü.

   

Amerikalılar Marion Jones’dan beş altın bekliyorlardı.Jones beş madalya kazandı ama , hepsinin rengi aynı olmadı.

Barcelona’da sikletinde 5.olan Halil Mutlu, Atlanta’da ilk altın madalyasını kazanmışve Sydney’de başarısını tekrarlamıştı.

 

Michael Jhonson kazandığı altınlarla yetinip,kendi rekorunun kendinin dahi kıramayacağını bildiğinden Sydney’de 400 ve 4x400 bayrak yarışında kazandığı altınlarla yetindi ve son kez Olimpiyatlarda koştu.

 

Avustralya’nın da bir Prensesi vardı. “aboriginal “ diye adlandırılan ve kıtanın beyazlar gelmeden öncesi sahiplerinin kanını taşıyan 27 yaşındaki Cathy Freeman, geçmişte yerli halka yapılan haksızlıkları tamir etmek için, daha Açış Töreni’ boy gösterdi ve Olimpiyat meşalesi’ni yaktı. Cathy Freeman, Sydney’de ırkının ilk ve tek temsilcisi olarak yarışmalara katılmakla kalmayacak ve Atlanta’da göğüs farkı ile kaçırdığı 400 metre’de altın madalyasını kazanacaktı. Branşlarında yarışan sporcuların küçük bir kısmı madalya aldılar, çoğunluğu ise, sadece yarışmanın zevki tadarak evlerine döndüler arasında bir tanesi, yarışmalara dahi katılmadan, adeta kaçarcasına Sydney’den ayrılmıştı. Atlanta’nın 200 ve 400 metre altın madalya sahibi Fransız bayan atlet Perec, belki de, Freeman’la kapışması beklenen finalin baskısından çekinmiş ve yarımşara başlamadan önce ortadan kaybolmuştu.

 

Avustralya’nın yerlisi Cathy Freema, stattaki alevi ateşlemekle kalmadı, dört yıldır peşinde koştuğu 400 metre’deki altın madalyayı da almasını bildi.

 

Dünya ve Olimpiyat galibi olmak bir sporcuyu şampiyon yapamıyordu. Her yarış, her şampiyon bir mücadele sınavıydı. Şampiyon, mükemmel form,u yanında kafasını da kazanmak için kullanmalıydı. Yılların eskitemediği ve rakiplerin yenemediği Pereç, Pereç’i yenmiş ve bir şampiyonun da yenebileceği kabul edemeyen bu muhteşem kabiliyet, bu baskıdan kurtulmayı kaçışta bulmuştu.

Ama Sydney’de geçmişteki başarılarının ağırlığını çekebilen, Atlanta‘da ki başarılarını tekrarlayabilen başka bir şampiyon, Rus jimnastikçi Aleksey       Nemov, dört yıl önce kazandığı madalyalara eşit 2 altın, 1 gümüş 3 bronz madalya ile tam altı kez şeref Kürsüsü’ne çıkmayı başarıyordu.

Ve Sydney’de, dört yıl önce Atlanta’daki finalde düşüp kalkmasına rağmen ancak sonuncu olan Faslı genç atlet El Guerrouj, dünya şampiyonu ve rekortmeni olduğu 1.500’de son metrelerde Kenyalı Ngeny’ye geçilerek çok istediği altın madalyayı yine elinden kaçırdı. 

              EN ÇOK MADALYA KAZANAN10 ÜLKE

                                               A      G       B

            Amerika                    40     24      33                                                 

            Rusya                       32     28      28           

            Çin                             28     16      15

            Avustralya               16      25     17

            Almanya                   13      17     26 

            Fransa                      13      14     11 

            İtalya                         13        8     13      

            Hollanda                  12        9       4

            Küba                         11       11      7

            İngiltere                    11       10      7

 

 

 

 

             Amerikalı bayan sprinter Evelyn Ashford, Los Angeles 1984’de her zaman güler ile yüzü tanındı. Zira 100 ve 4*100 bayrak’ da 2 altın madalya kazanmıştı. Ashfort, Seoul  ve Barcelona’da katılarak 2 altın ve 1 gümüş madalya daha kazandı.  

   

 

               Los Angeles’de Ashford gülümserken, mesafe koşularında Amerika’nın umudu Mary Decker , 3,000 metrede,yarış ortasında rakipleri ile çarpıştı ve kazanabileceği koşunun bitişini ağlayarak seyretti.Decker için Los Angeles,atletizm hayatının sonu oldu. 

 

 

                Ulrike Meyfath’ın hayatı belki de filmlere bile konu olabilirdi.

Bu uzun boylu, daha genç kızlığın ruhunu dahi yaşayamamış 16 yaşındaki Alman atlet, 1972’de yüksek atlamayı kazanmakla kalmayıp. Romen Lolarda Balas’ın 11 yıllık dünya rekorunu da 1cm ile kırarak 1.92 atlıyordu. Meyfarth böylece ikinci rekora kavuşuyor ve tüm olimpiyatlar’ da atletizmde şampiyon olmuş en genç atlet unvanına da sahip çıkıyordu.

                 Şöhret Ulrike’ nin başını döndürüyor ve kendini sahaların dışına atıyordu. Ama bu muhteşem şampiyon 12 yıl sonra tekrardan Olimpiyatlar’ a dönüyor ve bu sefer 2.02 atlayarak yeni bir dünya rekoru kırmakla o zamana kadar yüksek atlamada altın kazanan en yaşlı şampiyon olarak tanınmaya başlıyordu.        

                   

                  Seyirciler Olimpiyatlar’ a kazananı alkışlamaya gelirler. Nadiren de, kaybeden alkışlanır. Barcelona’da , 3 Ağustos 1992 günü öğleden sonra tribünleri dolduran 65.000 seyirci, hayatlarında unutamayacakları bir olay izlediler.

                   Finale kalacak 400 metre erkeklerdeki atletleri belirleyecek iki yarı finalden ilkinde gayet rahat koşan İngiliz Derek Redmont, 200 gelindiğinde, zıplayarak koşmaya başlamış ve seyirciler, “kramp girmiştir” diyerek, önce koşanlara dalmışlardı. Pist üzerinde, çektiği acının etkisiyle kıvranarak yatan Retmont, kısa bir süre sonra ayağa kalkmış ve koşmak istemişti. Kramp’tan da beter olan bir adale kopması geçiren Redmond, koşmak değil yürümeyi dahi beceremiyordu.

Tam bu sırada tribünlerden atlayan birinin Redmond’un yanına gittiği görüldü. Bu orta yaşlı adam, Redmaod‘un babası idi ve dört yıldır oğlunun sakatlığının düzelmesi için her şeyini ortaya koymuştu. Amacı bütün bu gayretlerinin boşa gitmediğini görmek ve oğlunun yarışı bitirmesini sağlamaktı.

Redmond yürüyemiyordu. Babasının boynuna asılmış kolu, zıplayarak yarışın geri kalanını bitirmek için ortaya koyduğu gayret ve azim, tüm seyircileri ayağa kaldırdı ve Redmod, bir Olimpiyat şampiyonu gibi ayakta alkışlandı. Baba Redmond, yarışın son metrelerine gelindiğinde oğlunu kendi başına bıraktı ve Derek Redmond hayatının yarışını tamamladı.


Delores Florence Grffith Joyner, katıldığı 1983 ve 1987 Dünya Şampiyonaları ve 1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda bir türlü alamadığı altın madalyaları seoul’de kazanmak azmi ile tüm kış aylarını ağırlık kaldırma ve koşu idmanları yanında Ben Johnson ve Carl Levis’ in kasetlerini izlemekle geçirdi. Flo-Jo diye anılan bu büyük atlet, Seoul’da tüm rakiplerinden üstün olduğunu göstererek, 3 altın ve 1de gümüş aldı. Her piste çıkışında başka giysilerle koşan Flo-Jo’nun 100 ve 200 metrede kırdığı dünya ve Olimpiyat rekorları, bugün dahi yanına yaklaşılmaz dereceler olarak tazeliğini koruyor.                                                                                    

 

 

İkisi de İngiltere’yi temsil eden, 1979-1983 yılları arasında 15 dünya rekoru kırmalarına rağmen, kendi ülkelerinde beş yıl karşı karşıya gelmeye Steve Ovett ve Sebastiya Ceo, ancak 1980 ve 1984 Olimpiyatları’nda, birbirlerinin madalyasına sahip olmak için aynı mesafelerde start alıyorlardı. Coe 800, 1.000, 1.500 metreler ve 1 Mil’de, Ovett ise, 1.500, 1 Mil ve 2 Mil dünya rekorları sahibi olmuşlardır.                         

Moskova’da Ovett 800 metreyi kazanırken Coe 1.500’de altın madalya alıyor, Los Angeles’ de de Ovett, hastalığı nedeniyle başarılı olmazken, Coe 1.500 metrede ikinci altın madalyasına sahip oluyordu. Moskova’daki 1.500 metre finalinde (279 göğüs numaralı) Ovett’ i geçen ( 254 göğüs numaralı) Coe’nun, tüm yorgunluğuna rağmen, alacağı ilk Olimpiyat altın madalyasına kavuşmanın rahatlığı da yüzüne vurmuş gibi. 

 

     

Yayına Hazırlayan : Hülya KAHVECİ – Emre ÖZAYDIN